İSLAMIN GERÇEK YÜZÜ | İslamın Gerçek Yüzü | Muhammed | İslam | Kuran Değiştirildimi | Kuran Değiştirilmiştir | Sahtekarlık | Anti İslam | Huri | Nuri | İslamın Yalanı

islam Nedir

 
   Hoşgeldiniz...
Anasayfa   
Tarih;
Ana Menü
Anasayfa
Ziyaretçi Defteri
İletişim
Arama
Dost Siteler
İslam Nedir ?
Çelişen Ayetler
Muhammed ve Eşleri
Kurban Bayramı
Dindar Nesil 
Türban
Şeriat Nedir ?
Fetullah Gülen
Tayyip Erdoğan
Cübbeli Ahmet Hoca
Ateist Bilge Sözler
Ateist Menü
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOş
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
LİNK EKLENECEKTİR
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
LİNK EKLENECEKTİR
DÜZENLENİYOR...
Dini bilgiler
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
Tomaraselalefm.com - Anasayfa Tomaraselalefm.com - Anasayfa
Hava Durumu
 

İslamin asıl amacı
Yazar Administrator   
03 06 2012
"Savaş esnasında uygulanan stratejiler dahicedir. Fakat asıl dahilik, insanların savaşmasını önleyen bir çözüm yolu bulmaktır"

Kur'an'a baktığımızda Allah'ın bu meziyetten yoksun olduğunu görüyoruz. Allah Kur'an'da savaşı helal kıldığı gibi, Muhammed'e "Müminleri savaşa teşvik et" emrini vermiştir. Oysa "herşeyi bilen" bir Allah, dinini yaymak için kan dökülmeyen, esirler alınmayan, ganimet hırsızlığı yapılmayan bir çözüm yolu bulması gerekirdi. Nitekim bu insani düşünce şekli, Muhammed'in asıl emelleriyle ters düştüğü için müridlerini kafirlerin üzerine salarak arap yarımadasında yıllarca terör estirmiştir.

İslam, dinsel terimlerin arkasına gizlenmiş politik bir ideolojidir. İslam ideolojisinin hedefi insanların beyinlerini dinsel terimlerle yıkayarak dünya üzerinde hüküm sürmektir. Tıpkı Hitler gibi, Muhammed'in hedefi de kendi uydurduğu idelojinin tüm dünya üzerine yayılması ve yine tüm dünyaya hükmeden tek kişi olmaktı. İslam'ın dini öğütleri Muhammed'in kurnaz politik ideolojisini örten bir maskedir.

İslam'in amacı demokrasi ve laikliği devirerek şeriatı getirmek olduğuna göre, İslam'ın politik bir ideoloji olarak sınıflandırılması gerekir. İslam, beyni dinsel terimlerle laçkalaşmış müridleri kışkırtan ve onları yayılımcı bir amaç için bir araç gibi kullanan politik bir ideolojidir. Komünist komünist'in yoldaşı, Müslüman müslüman'in kardeşidir. Fakat komünistler diğer insanları aşsağılık maymun yada pislik olarak görmezler. İşte İslam'ı, Nazizm ve Komünizm'den bile daha tehlikeli kılan zihniyet budur. Naziler ve Komünistler izinde oldukları ideolojinin dünyevi olduğunu bilirler. Oysa Muhammed, Hitler ve Stalin'den daha akılcı bir yol seçmiş, davasını harekete geçirebilmek için ideolojisini İlahi ilan ederek tüm hayatı boyunca Allah'ın arkasına gizlenmiş, hükmünü O'nun arkasından sürdürmüştür. İslam'ın insanlara vaadleri her ne kadar ruhani ve öbür dünya üzerine olsada, İslam'ın amacı "bu dünya'ya" hakim olmaktır.

İslam, "sünnet" kavramıyla insanların kişilik özelliklerini, hareketlerini ve davranışlarını ele geçirir. "Ümmet" anlayışı ile insanları milli benliğinden uzaklaştırır. "Mümin" kimliği ile insanların düşüncelerini ele geçirir, onları düşünmeyen koyunlara dönüştürür.

İslam dini, kafalarını günde beş vakit kuma sokarak kıçlarını semaya dikenlerin dinidir.
 
 
İSLAM'dA ZORLAMA YOKTUR... DİYORLAR.
Yazar Administrator   
23 05 2012
Bu konuda Muhammed'in Arabistan yarımadasında henüz müslüman olmamış hükümdarlık ve toplulukları nasıl islam'a davet ettiğini sağlam kaynaklarla ele almak istiyorum...Lütfen okuyunuz.

UMAN HÜKÜMDARININ VE KARDEŞİNİN İSLÂM'A DAVET EDİLİŞİ

Muhammed Mekke'nin fethinden sonra gözünü hurma bahçeleri ve ekinleriyle meşhur olan Umman'a dikiyor ve yazdığı mektubu Umman hükümdarı Ceyfer ve kardeşi Abd'e iletmesi için Amr B. As isimli kişiyi görevlendiriyor..Amr B. As Ümman'a varıyor ve elinde Muhammed tarafından bizzat yazılmış veya yazdırılmış (Muhammed okuma yazma bilmediği için yazdırılmışda olabilir) mektubu Umman Hükümdarına iletiyor.. Mektupta aynen söyle yazıyor; 
 

"Bismillahirrahmânirrahîm!
"Allah'ın Resulü Muhammed b. Abdullah'tan Cülenda'nın oğulları Ceyfer ve Abd'e!..
"Hidâyete uyanlara, doğru yolu tutmuş olanlara selâm olsun!
"Bundan sonra derim ki:
"Ben her ikinizi İslâm'a davet ediyorum! Müslüman olun ki selâmete eresiniz!
"Ben, sağ olanları âhiret azabıyla korkutmak, kâfirler hakkında da Allah'ın hükümlerini tatbik etmek için Allah'ın bütün insanlara gönderdiği Resulüyüm!
"Eğer İslâm'ı kabul ederseniz, hükümdarlığınız size bakî kalacaktır; eğer Müslüman olmaktan uzak durursanız, şüphesiz, hükümdarlığınız elinizden çıkacak, süvariler meydanınızı çiğneyecek ve peygamberliğim sizin mülk ve saltanatınızı mağlûb edecektir.

İslami kaynaklara göre Umman hükümdarı ve kardeşi gönderilen bu mektuptan sonra yusuf yusuf Müslümanlığı kabul ediyor. Umman'in idarı işlerinin başına ise mektubu Umman hükümdarlarına bizzat ileten elçi Amr B. As geçiriliyor. Umman hükümdarının tahtını bu tehdit içeren mektup karşısında islam kaynaklarına göre "seve seve" bırakmasını hangi akıl mantık sahibi kimse kabullenebilir?Üstelik Ümman'da idarı işlerin başına Muhammed değil, Muhammed'in mektubu krala götürmesi için görevlendirdiği postacı Amr B. As geçiriliyor.

BAHREYN HÜKÜMDARININ MÜSLÜMAN OLUŞU

Umman'i mektuptan da görüldüğü gibi tehdit yolu ile alan Muhammed, bu sefer gözünü Bahreyn'e dikiyor ve Bahreyn hükümdarına da bir mektup gönderiyor. O mektupda ise yazılanlar söyle;

"Bismillahirrahmânirrahîm! "Hidâyete uyanlara selâm olsun!

"Ben, seni İslâm'a davet ederim! Müslüman ol, selâmete er! Allah, iki elinin altında bulunan (hükümdarlığını) yine sende bırakır.

"Şunu da bilmiş ol ki, benim dinim, develerin ve atların gidebilecekleri yerlere kadar uzanacak, hâkim olacaktır."

Bir dakika...
Develerim ve atlarımın gidebilecekleri yere kadar da ne demek oluyor?
islam evrensel bir din değil miydi?
Ayrıca develerin ve atların gidebilecekleri yer Muhammed'in dini mi, yoksa saltanatı mi?

Neyse konumuza devam edelim..

Bahreyn Krali kendisine Muhammed tarafından gönderilen mektup karşısında tırsıyor, hemen eline kalem kağıdı aldığı gibi Muhammed'e geriye mektup yolluyor. Mektubunda ise İslam'i kabul ettiğini ve ülkesindeki Yahudi ve kafirlere nasıl davranması gerektiğini soruyor..

Ardından Muhammed Bahreyn kralina cevap yazıyor;

"Bismillahirrahmânirrahîm!

"Muhammed Resûlullah'tan, Münzir b. Sava'ya!..

"Allah'ın selâmı üzerine olsun!

"Ben, sana olan hidâyet nimetinden dolayı O'ndan başka ilâh bulunmayan Allah'a hamdederim!

"Allah'tan başka ilâh bulunmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şehâdet ederim!

"Mektubunu aldım; okutup içindekileri dinledim.

"Sana, Yüce Allah'ı, O'nun emir ve yasaklarına göre hareket etmeni hatırlatırım! Muhakkak ki, nasihat eden kimse, onunla kendisi de nasihat almış, sevabından istifade etmiş olur.

"Elçilerime itaat eden ve onların emirlerine riâyet eden kimse, bana itaat etmiş sayılır; onları öğütleyen, dinleyen, beni dinlemiş olur.

"Elçilerim, seni bana övdüler ve hayırla andılar! Senin, kavmin hakkındaki şefaat ve iltimasını kabul ettim! Onlardan Müslüman olanları, Müslüman oldukları şeylere göre bırak.

Günahkâr olanların, geçmişteki suçlarını geç; onları geçmişte işlediklerinen mes'ul tutma!

"Şunu bilmiş ol ki, sen iyi davrandıkça, işinden seni uzaklaştırmayınız, vekilimiz olarak orada kalırsın!

"Yahudilik ve Mecusîliklerinde devam etmek isteyenlere gelince... Onları cizyeye bağlarsın.

"Selâm ve Allah'ın rahmeti üzerine olsun!"



Şimdi her zamanki sorularımı soruyorum;

1) Bir insan nasıl olurda hiç bilmediği bir dini seve seve kabul edebilir. Muhammed'in hükümdarlara gönderdiği mektuplarda İslam dinini öğreten bir tek bilgi bile yok iken, bu koskoca hükümdarların islami seve seve seçtiklerini nasıl izah edebiliriz?

2) İnsanlara İslam'in hoşgörü ve barış dini olduğunu anlatan Muhammed'in bu gibi tehditlere başvurması ne derece barışsever ve hoşgörülü olabilir?

3) Muhammed insanlara İslam dinini anlatmadan nasıl olurda insanların müslümanlığı kabul etmelerini bekleyebilir?

Vesselam.

 
 
İSLAM VE KADIN...
Yazar Administrator   
23 05 2012

İslam'dan önce Arap yarımadasında kadınların konumu neydi?

İslam gerçekten Arabistan'da yaşayan kadınların statüsünde Müslümanların savunduğu gibi olumlu gelişmeler sağladı mi?

Bu soruların cevaplarını bulabilmek için tarihi kaynaklara bakmamız, onları incelememiz gerekmektedir.

İlk olarak aşsağıda paylaştığım sahih hadisi okuyalım;

Abdullah b. Abbas şöyle anlatıyor: Hz. Ömer'den, haklarında "Eğer ikiniz tevbe ederseniz (sizin için daha iyi olur). Çünkü kalbiniz gerçekten buna meyletmiştir"(Tahrim/4) âyetinin indiği Hz. Peygamber'in iki hanımının kişiler olduğunu sormak istiyor fakat buna bir türlü fırsat bulamıyordum. Nihayet Hz. Ömer'le birlikte bir hac yolculuğuna çıktık. Yolda o, abdest bozmak için bizden ayrıldığında ben de arkasından giderek bir yerde onun dönmesini bekledim. Elimde de bir ibrik su vardı. Dönüşünde ellerine su dökerek ona abdest aldırdım. Sonra da "Ey Mü'minlerin Emîri! Tahrim Sûresi'nde bahsedilen Hz. Peygamber'in iki hanımı hangileridir?"diye sordum. "Şaşılacak bir şey. Ey İbn Abbas; gerçekten sen bunu bilmiyor musun? O ikisi Âişe ile kızım Hafsâ'dır"dedi. (Zührî, bu sorunun Hz. Ömer'in hoşuna gitmediğini; fakat buna rağmen gerçeği Abdullah b. Abbas'tan gizlemediğini söyler). Sonra Hz. Ömer hadiseyi bana anlatmaya başlayarak şunları söyledi:

"Biz Kureyşliler, kadınlarına hâkim olan ve onlara galebe çalan bir kavimdik. Ancak Medine'ye vardığımızda orada kadınlarının kendilerine hâkim olduğu bir kavim bulduk. Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler."[1]


Hadiste çok açık bir dille anlatıldığı gibi, Ömer Mekke'deki kadın halkını Medine'de yaşayan Ensar halkının kadınları ile kıyaslayarak, Ensar kadınlarının Mekke kadınlarına göre daha otoriter ve erkeğine hakim olduğunu belirtmektedir. Mekkeli kadınların erkeklere köpekler gibi itaat ettiklerini bilen Ömer Efendi, Ensar kadınlarının bu durumunu hayretle karşılamıştır.

Elbette o tarihlerde Mekke henüz müslümanlar tarafından fethedilmemişti.

"Ömer belkide Mekkeli müsriklerin kadınları hakkında böyle demiştir" diyebilir miyiz?

Kesinlikle hayır..


Çünkü Ömer, "Bizim hanımlarımız da onların bu âdetlerini öğrendiler." diyerek müslüman hanımlardan bahsetmektedir.

Mekkeli müslüman hanımlar Medine'ye göç ettiklerinde Yahudi ve Ensarı kadınların özgürlüklerine doğal olarak imrenmiş ve aynı özgürlüğü ve saygıyı kendilerininde hak ettiklerini sezmişlerdir.


Muhammed'den önce Arap yarımadasında yaşayan kadınların toplumdaki konumunu öğrenmek için Muhammed'in öz dedesi Abdulmuttalib'in annesi (Abdullah'ın nenesı) hakkında ayrıca İbn İshak'in yazdığı şu cümlelere dikkat etmek gerekir;

Hazreç'in en etkili kadınlarından biri. Neccar sülalesinden Amr'ın kızı Selma idi. Haşim onunla evlenmek istedi. Selma, kendisiyle ilgili İslerin kontrolünün kendisinde olmasını şart koşarak teklifi kabul etti ve ayrıca bir erkek çocuk dünyaya getirdiğinde en azından on dört yaşına dek Yesrib'de büyütmeyi şart koştu. [2]


Üstteki İslami kaynaktanda açıkça anlaşıldığı gibi İslam'dan önce kadınlar Mekke'de tüccarlık yapabiliyor ve evlilik hakkında erkeğe şartlar koyabiliyordu. Selma (Muhammed'in dedesinin annesi) başarılı ve mevki sahibi bir iş kadını idi.

Tıpkı Muhammed'in büyük babaannesi gibi, ilk karısı Hatice'de başarılı bir ticaret kadını idi. Hatice kendi işinin sahibi ve bir çok erkeğe işveren, çalıştıran ve işi gereği erkeklere emirler vererek para kazanan bir kadındı. İslam'dan sonra Arabistan'da Hatice'nin konumuna yükselmiş, ticaretle uğraşan ve emrinde erkekler çalıştıran bir başka bayanın "başarı hikayesine" rastlayabiliyor muyuz?

Müslümanlar İslam öncesi Arap tarihinden söz ederken "Cahiliye" dönemi diye bahsederler ve Arapların kadınlarını dövdüklerine ve kız çocuklarını diri diri gömdüklerine örnek olarak yine "müslümanların" yazdığı kaynakları referans gösterirler. Bu nasıl bir cahiliye(!) dönemiymiş ki Muhammed gibi çulsuz, donsuz, işsiz bir çoban, sözde cehaletin üst safhada olduğu bir zamanda bir bayanın sahip olduğu ticarethanede kendine iş bulabiliyor?

Muhammed bir düzine hanım ve sayısız cariye sahibiydi. Muhammed sağ elinin altında bulunan hanımları ve cariyeleri ile arasındaki yaş farkından sürekli rahatsız olmuştur. Onların genç ve yakışıklı erkeklere bakması, ya da erkeklerin onlara bakması, Muhammed'in her zaman içini kemirmiştir;

Muhammed'in çorap kuklası olan Allah, Muhammed'in hanımlarına karşı beslediği kıskançlığı şu şekilde dile getiriyor;
Ahzab 30. Ey Peygamber'in hanımları! İçinizden kim apaçık bir çirkinlik yaparsa onun cezası iki kat verilir. Bu Allah'a göre kolaydır.


Muhammed'in genç ve seksi hanımları elbette Mekke'de bir çok gariban fakat genç erkeğin iştahını kabartıyordu. Çorap Kukla Allah bakınız Muhammed'in hanımlarını nasıl uyarıyor;
Ahzab 32. Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin.


Üstteki ayetler yaşlanmaya yüz tutmuş, kıskanç, ihtiyar bir adamın yakarışları değilde nedir? Muhammed kadınlarına bakılmasından aşırı derecede rahatsızdı ve bu yüzden onların kapanmasını emretmiştir. İşin komik tarafı işe, 1400 sene önce yaşamış yaşlı bir adamın genç hanımlarına karşı beslediği kıskançlık duygusu, bugün islam ülkelerinde şeriat denen ilkel Arap kanunlarının temel taşlarından birisi olmuştur.


Yazımın ilk başında sunduğum, İmam Ahmed'in dile getirdiği ve Buharı, Müslim ve Tırmızınında rivayet ettiği hadisin devamı;

Benim evim Benî Ümeyye b. Zeyd kabilesinin oturmakta olduğu, Medine'nin kenar mahallelerinden birindeydi. Bir gün birşeyden dolayı hanımıma öfkelendim. O da bana karşı geldi. Benim bunu hoş karşılamadığımı görünce de "Sana cevap vermemi hoş karşılamıyorsun ama Allah'a yemin ederim ki Hz. Peygamber'in hanımları da ona karşılık veriyor; hatta onlardan birisi bütün gün akşama kadar Hz. Peygamber'le küs kalıyor!"dedi. Bunun üzerine evden çıkarak Hz. Peygamber'in hâne-i saâdetlerine gittim. Kızım Hafsâ'nın hücresine girerek ona "Siz, Hz. Peygamber size öfkelendiğinde ona karşılık veriyor musunuz?"dedim. Hafsâ "Evet!"dedi. Bu kez "Sizden herhangi birinizin bütün gün akşama kadar Hz. Peygamber'le küs kaldığı oluyor mu?"diye sordum. Hafsâ yine "Evet!"dedi.


Üstte anlatılan rivayete göre Muhammed'in hanımları, gençliklerinden kaynaklanan asilikle bazen Muhammed'e karşı gelebiliyor ve hatta bütün gün konuşmadıklarıda oluyordu. Bu durumdan şikayetçi olan Muhammed, isyankar genç köyün sürüsünü evcilleştirebilmek için çareyi yine çorap kuklasını konuşturtmakta buluyor.; 
Ahzab 33. Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah'a ve Resülüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


İslam dininin kilit adamlarından biri olan Ebu Bekir, İslamla şereflendikten sonra belli ki cahiliye(!) döneminin alışkanlıklarını üstünden atamamış. Lütfen aşsağıdaki hadisi okuyunuz; 
Hz. Aişe şunu anlattı:

Rasulullah'la benim aramda bir konuşma geçmişti. O:

- "Aramızda kimin hakem olmasına razı olursun? Ebu Ubeyde Îbnu'l-Cerrah'a razı olur musun?" dedi. Ben:

-Hayır. O ne senin lehine ne de benim aleyhimde hüküm verebile­cek birisidir" dedim. Rasulullah (s.a.v.):

- "Ömer'e razı olur musun?" dedi. Ben:

-Hayır ben Ömer'den korkarım, dedim. Rasulullah (s.a.v.): -Şeytan, ondan korkar. Ebu Bekir'e razı olur musun?" dedi. Ben de:

- Evet, dedim.

Rasulullah (s.a.v.) ona gelmesi için haber gönderdi. Ebu Bekir gel­di. Rasulullah (s.a.v.):

- "Bizim aramızda hakemlik yap" dedi. Ebu Bekir:

- Ben mi ya Rasulallah? dedi. Rasulullah:

- "Evet" dedi.

Rasulullah (s.a.v.) konuşunca ben; -Adil ol ya Rasulallah! dedim,

Ebu Bekr elini kaldırıp yüzüme bir tokat vurdu, hemen burnum­dan kan boşandı. Ebu Bekr şöyle konuştu:

"Babasız kalasıca! Rasulullah (s.a.v.) adil olmazsa kim adil olur?" Rasulullah (s.a.v,) da:

-"Böyle olmasını istememiştik" dedi. Kalkıp eliyle, yüzümden ve elbisemden kanı sildi. [3]


Muhammed, dili uzun Aişe'yi tokadı yedikten sonra yatıştırmaya kalkmıştır. Tokadı atan Ebu Bekir'e yaptığının yanlış olduğu hakkında hiç bir söz söylememiştir.

Neden?

Çünkü Muhammed'de Ebu Bekir'in kadın dövme sanatını iyi bilen ve uygulayanlardan biriydi;
"Resulullah benimle olduğu gecelerden birinde aba ve ayakkabılarını çıkardı ve örtüsünü yatağa serip uyudu. Bir süre sonra benim uyuduğumu zannederek sessizce elbise- sini giydi, ayakkabılarını aldı., kapıyı açıp dışarıya çıktı ve kapıyı yavaşça kapadı. Ben hemen elbisemi giyip başımı örttüm ve onun ardı sıra gittim. Resulullah (s.a.a.) Baki mezarlığına gitti ve biraz orada durdu. Ellerini üç kez göğe kaldırdı ve sonra hızla başka bir yöne doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Sonra eve doğru geldiğini görünce ondan önce gelip hemen yatağa uzandım. Resulullah (s.a.a.) içeriye girdiğinde buyurdu ki: "Aişe! Sana ne oldu? Niçin böyle solukluyorsun? Neden kuşkulanıyorsun?" Ben: "Bir şey yok." dedim. Resulullah: "Sen söylemezsen Rabbim bana haber verir." buyurdu. Ben: "Ey Resulullah! Anam babam sana feda olsun." dedim ve sonra olup bitenleri ona anlattım. "Önümdeki karartı sendin öyleyse, değil mi?" buyurdu. "Evet bendim." dedim. Sonra eliyle göğsüme öyle vurdu ki, göğsüm ağrıdı. Sonra buyurdu ki: "Allah ve Resulünün sana haksızlık yapacağını mı zannettin?"[4]


Muhammed'in kadınlara verdiği önemi daha iyi anlayabilmek için Yahudi kabilelerini koyun sürüsü gibi avladığı hadislerede bakmak gerekir. Muhammed yahudi kabilesinde ele geçirdiği cariyelerden dostlarına hediye etmek için tam 16 tane güzel, genç, çıtır cariye seçer. Akabinde esir olarak alınmış yahudi bir adamın feryadı duyulur; 

 
"Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın!"[5]




[1]. İmam Ahmed; ayrıca hadisi Buharî, Müslim, Tirmizi Nesaî de rivayet etmişlerdir.
[2]. Ibn Ishak, Siret Resul
[3]. Buharı Sahih, VII/140; IX/33; Ebu Davucl, Sünen, kİtabu'l-eşribe, bab:11; Tir-mizî, Sünen, no: 1831 ;İbnMace, Sünen, no: 3323; Darimî, N/157; İbn Ebi Şeybe, Musannef, İI/.157; İbn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, VIII/59; Tirmizî, Şemail, 85; Tarihu'l-Hatıb, VII/432; Ba-ğavî, Şerhu's-Sunne, Xl/108.
[4]. Sahih-i Müslim, c. 2, s. 669, h. 103; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 221.
[5]. Vakıdi, Meğazi, 2/250
1400 Yıllık yalan ! 
Yazar Administrator   
24 05 2012
Yazıma başımdan geçen bir olayı anlatarak başlamak istiyorum..

Sabahları kahvaltı için sürekli uğradığım bir restaurantda Nick isimli deli olarak tanınan bir adamla karşılaşıyorum..

Bu adam zaman makinası icat edeceğini ve insanların ona minnetkar olacağını söyleyip durur.

Kendisine "dava" olarak bunu seçmiş, buna gönülden inanmış bir şahıs..

Meraklı ve araştırmacı kişiliğim yüzünden kimsenin kaale almadığı bu adamın masasına oturmak için kendisinden izin istedim..

Çocuk gibi sevindi.

"Tabiki! buyur otur" dedi..

Bana zaman makinasını nasıl yapacağını beni aşan bilimsel kelimeleri kullanarak anlattı..

Ben dilimi yutmuş bir şekilde o'nu dinlerken konu iyice derinleşerek Nick'in çocukluk anılarına, nasıl yetiştirildiğine ve tüm hayatına yayılıverdi.

Babası ve annesi tarafından hor görülmüş, hiç bir zaman sevgi ve şefkat görmemiş bir çocuktu Nick.

Ailesinden bahsederken adeta kin kusuyordu..

Daha sonra anlattıkları karşısında şoka uğramıştım..

Üç sene önce timarhane'den çıktığını ve doktorlar tarafından "Narcisistic Personality Disorder", yani kendisine "Narsisistik
Kişilik Bozukluğu" teşhisi konulduğunu itiraf etmişti..

Bunun bilincindeydi...

Narsisist kişiler kendilerindeki Psikolojik bozukluğun bilincindedirler..

Nick'in durumu doktor teşhisli fakat teşhis konulamayan hastalarda kendilerinin psikolojik rahatısızlıklarını alelade bilirler.

Hitler bir konuşmasında "Yalan ne kadar büyükse, inandırıcılığıda bir o kadar fazladır" der..

Kimbilir, belki de Hitler, Aryan ırkının üstünlüğünü anlatırken kendi uydurduğu yalanın bilincinde idi..

Nick'in davası ise "zaman makinası" idi..

Zaman makinasını icat edeceğini savunarak kendisinin etrafındaki kişilerden ne kadar üstün olduğunu vurgulamaya çalışıyordu..

Hitler ise daha akılcı bir yol seçmiş, kendisinin ne kadar üstün olduğunu anlatmak için Aryan ırkının üstünlüğünü anlatıyordu.

Narsisist kişiler kendilerini ifade etmekte kullandıkları kelime gücünün de bilincindedirler..

Hitler askerlerine hitap ettiği konuşmasında kendinden geçerdi..

Muhammed'in de müridlerine konuşma yaptığı anlarda cilt renginin kızardığı, müridlerini etki altına almaya çalıştığı anlarda çoğu kişinin anlamadığı güçlü kelimeler kullandığı hadislerde belirtilir..

Nick'te beni etkilemek için benim anlamadığım bilimsel, fenni kelimelere başvurmuştu..

Guyana'da 900 kişinin ölümüne neden olan Jim Jones'ta müridlerini en derin noktalardan vuran hitap şeklini kendisine bir yol bellemişti..

"Power of words", yani "kelimelerin gücü" Narsisist kişilerin en güçlü silahlarından biridir..

Muhammed'de kelimerin gücünü bildiği için ifade şekli güçlü katipleri kendisinin yanına almış ve Kur'an'i şiirsel bir dille indirmiştir..

Günümüzde müslümanlar Ku'ran'ın şiirsel şekli ile övünürler..

Muhammed'in onlara hediye olarak bıraktiği narsisistik kişilik bozukluğu müslümanların tümünde bariz bir şekilde görülmektedir..

İslam dini sultanlardan çiftçiye, başbakanlardan işçiye, Muhammed'in kişilik bozukluğunu taklit eden tüm insanların dinidir.

Bugün, gerçekleri anlatma günüdür..

1400 yıllık yalanın bilime yenik düştüğü gündür.



    
 
 
Haftanın Sorusu
 İslam Barış Diniyse
Neden Dinden Çıkanın
Kafası Kesilir ?
  
    YANITLAMAK İÇİN                    TIKLAYIN
Üye Menüsü
Profilim
Haber Ekle
WebLink Ekle
Öğelerimi Kontrol Et
Çıkış
Ziyaretçi İstatistiği
     
     
 
Bağlı Üyeler
Bağlı üye yok
Ziyaretçi İstatistiği
   
Anket
 YAKINDA ANKET BÖLÜMÜ AÇILACAKTIR.
 
 
Yararlı Bilgiler
T.C. kimlik numarası
SSK Sorgulama
Vergi kimlik numarası
Önemli Telefonlar
Sözlük Servisi
Bilinmeyen numaralar
AÖF sınav sonuçları
Ösym sınav sonuçları
Resmi Kurum adres
Belediyeler , Valilikler
haber7.COM
Araç bilgi Sorgulama
URL Video Upload 1_
URL Video Upload 2_
URL Video Upload 3_
URL Video Upload 4_
URL Video Upload 5_
Gezginler.net
inndir.com
Pc İcin Programlar
BinbirKanal Canlı TV
Dünya TV.leri
windows installer 3.1
İnstall flash player
Adobe Reader.9
Blokcu.com
Flatcast Tema_1
Flatcast Tema_2
Flatcast Tema_3
Slayt İsim Yazma
Video Resim uploud megavideo
mp3 kod oluştur
BOŞ
   
BOŞ
 
Webdesign www.webmedie.dk By Google  Hjemmeside af www.webmedie.dk


Bugün 40 ziyaretçi (49 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol