İSLAMIN GERÇEK YÜZÜ | İslamın Gerçek Yüzü | Muhammed | İslam | Kuran Değiştirildimi | Kuran Değiştirilmiştir | Sahtekarlık | Anti İslam | Huri | Nuri | İslamın Yalanı

Muhammed'in Hayati Ve Esleri

 
Tomaraselalefm.com - Anasayfa
 
   Hoşgeldiniz...
Anasayfa   
Tarih;
Ana Menü
Anasayfa
Ziyaretçi Defteri
İletişim
Arama
Dost Siteler
İslam Nedir ?
Çelişen Ayetler
Muhammed ve Eşleri
Kurban Bayramı
Dindar Nesil 
Türban
Şeriat Nedir ?
Fetullah Gülen
Tayyip Erdoğan
Cübbeli Ahmet Hoca
Ateist Bilge Sözler
Ateist Menü
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOş
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
LİNK EKLENECEKTİR
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
LİNK EKLENECEKTİR
DÜZENLENİYOR...
Dini bilgiler
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
BOŞ
Tomaraselalefm.com - Anasayfa Tomaraselalefm.com - Anasayfa
Hava Durumu
  
Sayfa Yükleniyor...
a'dan z'ye muhammed - islamin inandığı kişi..
Yazar Administrator   
22 05 2012
DAYAKCI

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün." (Tirmizi'nin rivayetinde "Çocuğa namazı yedi yaşında öğretin, kılmadığı takdirde on yaşında dövün" şeklindedir.)

Ebu Davud, Salat 26, (494); Tirmizi, Salat 299, (407)


ALDATICI

Hafsa : “Tanrı elçisi! Sen beni kötü duruma düşürdün, aşağıladın. Öyle bir şey yaptın ki, benzerini hiçbir karına yapmadın! Benim günümde, benim sıramda ve benim yatağımda bir cariyeyi yatırıp yapıyorsun!”

Muhammed: “Vallahi Billahi Marya ile bir daha yatmayacağım!”
“Hafsa! Marya’ yı kendime haram etsem de ona bir daha yaklaşmasam; bundan hoşnut olur musun?
“Evet!”
Muhammed hemen ant içmiştir:
“Hafsa! Aramızda kalsın, bunu sakın kimseye söyleme, olmaz mı?”
“Tamam!”


(Bkz. Taberi, Camiu’l-Beyan,28/102)


HILEKAR

Resulullah (sav) gazveye çıkmaya karar verdiği zaman, şaşırtarak başka bir zan uyandırır ve: "Harb bir hiledir" derdi.

Kaynak: Ebu Davud, Cihad 101, (2637); Buhari, Cihad 157; Müslim, Cihad 18, (1740) 


ALAYCI (Hicv)

Resulullah (sav), Kureyza günü, (şairi) Hassan İbnu Sabit'e: "Müşrikleri hicvet, zira Cebrail seninle beraberdir!" dedi.

Buhari, Edeb 91, Bed'u'l-Halk 6, Megazi 30; Müslim, Fezailu's-Sahabe 153, (2486)


SARALI (Epileptik)

"Resûlu'llâh(...)'i, sogugu pek siddetli bir günde kendisine vahiy nâzil olurken görmüslügüm vardir. (Iste öyle soguk bir günde bile) kendisinden o hâl geçtigi vakitde sakaklarindan sapir sapir ter akardi" 

(Bkz. Sahih-i... Cilt I. sh. 2. Hadis no. 2)

"Vahiy nâzil olurken en evvel vücûd(una) bir titreme gelirdi"; "Vahiy nüzûl ederken kendilerini (tasa ve kaygi kaplar yüzü kül gibi olur), gözlerini kaparlar ve horultuya (benzer) siddetli siddetli nefes alirlardi" 


(Bkz. Sahih-i... , I, sh. 5)


KADIN DOVEN

"Resulullah benimle olduğu gecelerden birinde aba ve ayakkabılarını çıkardı ve örtüsünü yatağa serip uyudu. Bir süre sonra benim uyuduğumu zannederek sessizce elbise- sini giydi, ayakkabılarını aldı., kapıyı açıp dışarıya çıktı ve kapıyı yavaşça kapadı. Ben hemen elbisemi giyip başımı örttüm ve onun ardı sıra gittim. Resulullah (s.a.a.) Baki mezarlığına gitti ve biraz orada durdu. Ellerini üç kez göğe kaldırdı ve sonra hızla başka bir yöne doğru gitti ve ben de peşinden gittim. Sonra eve doğru geldiğini görünce ondan önce gelip hemen yatağa uzandım. Resulullah (s.a.a.) içeriye girdiğinde buyurdu ki: "Aişe! Sana ne oldu? Niçin böyle solukluyorsun? Neden kuşkulanıyorsun?" Ben: "Bir şey yok." dedim. Resulullah: "Sen söylemezsen Rabbim bana haber verir." buyurdu. Ben: "Ey Resulullah! Anam babam sana feda olsun." dedim ve sonra olup bitenleri ona anlattım. "Önümdeki karartı sendin öyleyse, değil mi?" buyurdu. "Evet bendim." dedim. Sonra eliyle göğsüme öyle vurdu ki, göğsüm ağrıdı. Sonra buyurdu ki: "Allah ve Resulünün sana haksızlık yapacağını mı zannettin?"

Sahih-i Müslim, c. 2, s. 669, h. 103; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 6, s. 221.


PEDOFIL (Subyanci)


Resulullah (sav), ben altı yaşında iken benimle evlendi. Medine'ye geldik. Beni'l-Haris İbnu'l-Hazrec kabilesine indik. Ben hummaya yakalandım. Saçlarım döküldü, (İyileşince) saçım yine uzadı. Annem Ümmü Ruman, ben arkadaşlarımla salıncakta oynarken, bana geldi, benden ne istediğini bilmeksizin yanına gittim. Elimden tuttu. Evin kapısında beni durdurdu. Evimizde, ensardan bir grup kadın vardı. "Hayırlı, bereketli olsun!", "Uğurlu mübarek olsun!" diye dualar, tebrikler ettiler. Annem beni onlara teslim etti. Onlar kılık-kıyafetime çeki düzen verdiler. Beni, [kuşluk vakti aniden] Resulullah (sav)('ın gelişinden) başka bir şey şaşırtmadı. Annem beni O'na teslim etti. O gün ben dokuz yaşında idim.

Buhari, Nikah 38, 39, 57, 59, 61; Müslim, Nikah 69, (1422); Ebu Davud, Nikah 34, (2121), Edeb 63


MAFYA BABASI

Ortalık durulunca Nebi’nin huzuruna getirdi, affedilmesini istedi, Biat’ının kabulü için yalvardı. Bu rica üç kez tekrarlandıktan sonra ancak Rasulullah(sav) İbn Ebi’s-Sarh’ın biatını kabul etti.Onlar gittikten sonra Ashabına dönerek:
“Biat etmeden evvel içinizden bu adamı katledecek doğru biri çıkmadı mı? Diye sordu.
Onlar da: “Biz işaretinizi bekliyorduk” cevabını verdiler. Bunun üzerine Rasulullah(sav): “Bir Peygamber ima ile adam öldürtmez, açık konuşur.” 


( İbn-i Sa’d, E.Davut, Nesei, Hakim, İbn-i Hişam, İbn-i Hacer)


TECAVUZCU

Resulullah (sav)'la birlikte Beni'l-Müstalik Gazvesi'ne çıktık. Arap esirlerinden çokça esir ele geçirdik. Kadınlara karşı arzu duyduk. Çünkü üzerimizde bekarlık şiddet kesbetmişti. Hep azil yapmak istiyorduk ve: "Aramızda Resulullah (sav) varken, ona sormadan azil (Bosalmadan penisi cekmek) yapmak olur mu?" dedik ve sorduk. "Hayır!" buyurdular. "Bunu yapmamanız gerekir. Kıyametc kadar geleceği takdir edilen her canlı mutlaka yaratılacaktır (siz tedbirinizle önüne geçemezsiniz)."


[ Buhari, Nikah 96, Büyu 109, Itk 13, Megazi 32, Kader 4, Tevhid 18; Müslim, Nikah 125, (1438); Muvatt ]


ISKENCECI

Muhammed, Safiyye'nin babasi Huyey b. Ahtab'i, ve kocasi Kinâne b. Ebi'l Hukayk'i, ve kocasinin kardesi Rebi'b. Ebi'l-Hukayk'i esir olarak ele geçirir ve her birini, Benû'n Nadir kavmi'ne âid hazinenin yerini söylemeye zorlar, ve fakat onlardan olumlu bir cevap alamaz. Bu sirada Muhammed'in katina gelen Yahudilerden biri: "Ben Kinâne'nin her sabah iste su harabe etrafinda dolastigini görüyordum" diye bilgi verir. Muhammed Kinâne'ye sorar, fakat o bilmedigini söylemekte israr eder. Muhammed harabenin etrafinin kazilmasini emreder. Kazi sonucunda hazinenin bir kismi bulunur. Muhammed Kinâne'den hazinenin kalan kismini sorar fakat Kinâne bilmedigi söyler. Bunun üzerine Muhammed, Kinâne'yi iskence yolu ile söyletmege çalisir. Zübeyr b. Avvam adindaki adamina emir verir ve hazinenin nerede bulundugunu söyletmek üzere Kinâne'ye iskence yapilmasini ister. Zübeyr elinde tuttugu bilek kemigi ile Kinâne'nin gögsüne vurur ve ölecek dereceye gelinceye kadar onu döver. Bir rivâyete göre ateste kizdirilmis demiri onun gögsüne tutar.

Fakat her seye ragmen Kinâne, hazinenin nerede oldugunu bilmedigini söylemeye devam eder. Muhammed onun artik daha fazla iskenceye dayanamayip ölecegini anlayinca yaninda duran Muhammed bin Mesleme'ye teslim eder ve basini kesmesini emreder. Bu isi Muhammed b. Mesleme'ye vermesinin sebebi, ona kardesinin intikamini alma firsatini saglamak içindir. Çünkü Muhammed b. Mesleme ënin kardesi olan Mahmud b. Mesleme daha önce Yahudiler tarafindan öldürülmüstür ve iste simdi kardesi, onun intikamini alacaktir. 


(Bkz. Taberi, age, 1966, Cilt II. sh. 610).


IRZ DUSMANI


Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber'e geldi. Allah kaleyi fethetmeyi müyesser kılınca, kendisine Safiyye Bintu Huyey İbnu Ahtab'ın güzelliğinden bahsedildi. Safiyye'nin kocası savaş sırasında öldürülmüştü. Kadın daha yeni evlenmişti. Aleyhissalâtu vesselâm, ganimetten pay olarak kendisine onu seçti. Oradan Safiyye ile birlikte çıktılar. Revhâ nem mevkiye geldiler. Aleyhissalâtu vesselâm orada gerdek yaptı. Sonra küçük bir yaygı içerisinde hays (denen hurma, yağ ve keş'ten mamul bir yemek) hazırladı. Sonra bana: "Etrafındakileri çağır!" buyurdu. Bu, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın Safiyye için verdiği düğün yemeği idi. Sonra oradan Medine'ye hareket ettik. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Safiyye için, bineğinin terkisine bir örtü seriyordu. Sonra devesinin yanında çömelip dizini dayadı. Safiyye radıyallahû anhâ, dizine basarak deveye bindi."

Buhari, salat 12, Esan 6, Salatu'l-Havf 6, Cihad 102, 130, Menâkıb 27, Megazi 38; Müslim, Nikah 464, (1367); Ebu Davud, Harâc ve'l-İmaret 21, (2996, 2997, 2298); Nesai, Nikah 79, (6, 131-134).


PUTPEREST


"Lat'ı, Uzza'yı ve... üçüncü olan Menat'ı gördünüz mü? İşte bunlar, yüce tanricalardir... Sefaatleri de elbette ki umulur." 

(Kuran 53: 19-20 Bknz; Seytan Ayetleri)


CIZYECI (Haraçci)

Bana ulaştı ki, "Resulullah (sav) Bahreyn Mecusilerinden cizye almıştır, keza Hz. Ömer (ra) İran Mecusilerinden, Hz. Osman (ra) da Berberilerden cizye almıştır."

Muvatta, Zekat 41, (1, 278) 

Harb İbnu Ubeydillah, baba tarafından dedesi Umeyr es-Sakafi (ra)'den nakleder: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Haraç Yahudi ve Hıristiyanlardan alınan vergidir. Müslümanlara haraç yoktur." Bir rivayette "uşur yoktur" buyurmuştur.

Ebu Davud, Harac 33, (3046-3049)


IFTIRACI

Nuaym b. Mes'ud (ra), gizlice müslüman olmuştu. Allah Resûlü, ona bir müddet daha müslümanlığını gizlemesini söylemiş.. ve onu bu muhasara esnasında, çok mühim işlerde kullanmıştı.
Nuaym, hem Kureyş'in hem de Yahudiler'in itimat ve hürmet ettikleri bir insandı. Efendimiz, ona harbin bir taktik olduğunu söylemiş ve idare-i kelâm etmesine de izin vermişti. Nuaym, bu ruhsat üzerine Yahudiler'e giderek: Kureyş sizi terkedecek ve Muhammed (sav)le baş başa bırakacak. Düşünün o zaman haliniz nice olur. Eğer bu durumda kalmak istemiyorsanız, onların ileri gelenlerinden bir kaçını rehin olarak yanınızda alıkoyun dedi. Onlar Nuaym'a olan itimatlarından dolayı bu sözlere kesin olarak inandılar.
Nuaym daha sonra Kureyşe gitti. Onlara da: Yahudiler Muhammed (sav)le gizlice anlaştılar. Sizin ileri gelenlerinizden birkaçını rehin edip ona teslim edecekler. O da onlara ilişmeyecek. Sakın sizden böyle bir talepte bulunurlarsa onların dediğini yapmayın dedi. Kureyşliler de, Nuaym'a itimat ettiklerinden, onun bu tekliflerinden zerre kadar şüphelen-mediler.
Kureyş ileri gelenleriyle Yahudi liderleri, birgün bir araya geldiler. Her iki taraf ta birbirinden şüpheleniyordu. Evvela Yahudiler sözü açtı ve: Siz başınız sıkışınca çekip gidecek ve bizi bu adamla baş başa bırakacaksınız. Teminat için bize birkaç rehin vermezseniz biz savaşı bırakacağız dediler. Kureyş, zaten böyle bir teklif bekliyordu. Nuaym'ın sözünü hatırladılar ve tabii bu teklifi reddettiler. Onların reddi, Yahudilere de Nuaym'ı tasdik ettirdi. Böylece ittifak bozulmuş oldu ve Yahudiler harp sahnesinden çekilmeye başladılar.
Nuaym Müslüman olalı birkaç gün olmuştu. Allah Re-sûlü'nün insanları tanımadaki isabetine bakın ki, hemen Nuaym?ın becerebileceği bir işi ona teklif etmiş, o da arızasız bu işi yerine getirivermişti. 


(Ibni Ishak, Siret Resul.)



KATLIAMCI (Soykirimci)


Bu esirlerden erkek olanlar “Üsame Bin Zeyd” evinde; kadınlar ve çocuklar ise “Remle Binti Haris” evinde toplatılırlar. Muhammed erkeklerin idam kararını verdikten sonra Medine’ nin bugünkü pazaryeri olan semtte hendekler-çukurlar kazılarak mezar gibi hazır hale getirilir. Daha sonra erkekler eli kolu bağlı bir vaziyette ve kafileler halinde oraya yanaştırılıp başları kesilir ve o çukurlara atılır. Muhammed bu kesim işleminde Hz. Ali ve Zübeyr bin Avam’ı görevlendirmişti. Bilindiği gibi ikisi de Muhammed tarafında cennetle müjdelenmiştir. Ali ve Zübeyr kesim işine devam ederlerken Muhammed de bir yerde oturmuş onları seyrediyordu. Ayşe (Hz.) nin aktardığına göre, bu kesim işi sabahtan akşama kadar sürmüş. Erkekler idam edilirken, Yahudi kadınlar ve çocuklar da buna feryat edip saçlarını başlarını yolmuşlar.

(Vakıdi, Meğazi, 2/512-517)


NAMUSSUZ


Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane’yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor.
Bir Yahudi:“Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın” diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor 


(Kaynak: Vakıdi, Meğazi, 2/250) 


KADIN TUCCARLIGI

“Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” 

(Kaynak: Diyarbekiri, Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)


SEKS DUSKUNU

Ebu Râfi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), birgün bütün hanımlarına uğradı. Her birisinin yanında ayrı ayrı yıkandı. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü dedim, en sonunda bir kere yıkansanız olmaz mı?"
"(Olmasına olur, ancak) böyle yapmak daha temiz, daha hoş ve daha paktır!" buyurdular."


Ebu Dâvud, Tahâret 86, (219).


TUZAKCI

"Nafi'ye yazarak savastan once musrikleri Islam'a davet etme hususunda sordum. Su cevabi verdi: "Bu Islam'in basinda idi. Resulullah aleyhissalatu vesselam Beni Mustalik'e ani baskin yapti. Adamlari gafildi, hayvanlari su kenarinda sulanmakta idi. Savasabilecekleri oldurdu, kadin ve cocuklarini da esir etti. O gun Cuveyriye validemizi esir almisti.
Bunu bana Abdullah Ibnu Omer rivayet etti. Abdullah bu orduya asker olarak katilmisti."


Buhari, Itk 13, Muslim, Cihad 1, (1730); Ebu Davud, Cihad 100, (2633). 

GADDAR

“Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem), müşriklerin, gece baskınlarında öldürülen çocuk ve kadınları hakkında soruldu. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), “Onlar müşriklerdendir” diye cevap verdi. Başka bir rivayette ise şöyle geçmektedir: “Rasulullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem), atlı bir grubun geceleyin düşmana saldırması esnasında, müşriklerin çocuklarından isabet alanların durumu ile alakalı soruldu. Bunun üzerine şöyle cevap verdi: “Onlar babalarındandır.”


Sahihu Müslim Şerhi, Nevevi, 12/48-50

SUIKASTCI

Kim, Allah’a ve Rasulü’ne karşı savaşan kafirleri suikast ile öldürmenin ihanet olduğunu veya İslam’ın bunu yasakladığını söylerse, Kitap ve Sünnet’i yalanlamış ve sapıtmış olur. Nevevi (rahimehullah) şöyle der: “Kadı Iyad der ki: Hiçbir kimse onu öldürmenin hainlik olduğunu söyleyemez. Ali bin Ebi Talip’in (radıyallahu anh) bulunduğu bir yerde adamın biri bunun hainlik olduğunu söylemiş, bunun üzerine Ali (radıyallahu anh) bu kişinin hemen boynunun vurulmasını emretmiş ve öldürülmüştür.”

Sahihu Müslim Şerhi, Nevevi, 12/160

CAPULCU

Resulullah (sav) bir ganimet ele geçirilince, Hz. Bilal (ra)`e emrederdi, o da halka yüksek sesle duyulur, askerler de ganimet olarak ne ele geçirmişse getirip teslim ederdi. Peygamberimiz (sav) de önce beşte birini (humus) alır, geri kalanı taksim ederdi. Bir gün, (Bilal`in) çağırmasından sonra bir adam kıldan mamul bir yular getirdi ve: "Ey Allah`ın Resulü, ganimet olarak biz de bunu ele geçirmiştik!" dedi. "Sen," dedi, "üç kere bağırdığı vakit Bilal`i işitmedin mi? O zaman niye getirmedin?" Adam, Resulullah (sav)`a (gecikmenin sebebiyle ilgili olarak kabul görmeyen) özürler beyan etti. Ancak neticede şu cevabı aldı: "Hayır! Bunu senden kabul etmiyorum. Kıyamet günü sen bununla birlikte geleceksin."

Kutubu sitte, Cihad, Ravi: Amr Ibn'il As


NEZAKETSIZ

Bir kadın, perde gerisinden Resulullah (sav)'a eliyle bir mektup uzattı. Resulullah (sav) elini derhal geri çekip: "Ne bileyim, bu el kadın eli midir, erkek eli midir?" buyurdu. Kadıncağız: "Kadın elidir!" deyince Hz. Peygamber (sav): "Sen kadın olsaydın, tırnaklarının rengini değiştirirdin" buyurdu. Bununla kına yakmayı kastetmişti.


Ebu Davud, Tereccül 4, (4166); Nesai, Zinet 18, (8, 142)


FEMININ HIJYEN UZMANI

Ensardan bir Kadın, Resulullah, (sav)`a hayızdan nasıl yıkanacağını sordu. Bunun üzerine, Aleyhissalatu vesselam da nasıl yıkanacaksa öyle emretti ve dedi ki: "Miske bulanmış bir (bez, pamuk vs.) parçası al. Onunla temizlen!" "Onunla nasıl temizleneceğim?" diye Kadın tekrar sordu. Resulullah: "Onunla temizlen!" buyurdu. Kadın tekrar etti: "Nasıl?" Resulullah: "Sübhanallah! Temizlen!" dedi. (Baktım ki anlamıyor;) Kadını kendime çektim ve: "O parçayı, kan bulaşığına tatbik et!" dedim...


Sahih Muslim, Hayiz, Hadis 3790



ZAMPARA

Aklında bir şeyler olan bir Kadın vardı. Bir gün Resulullah (sav)`a: "Ey Allah`ın Resulü! Benim sana bir ihtiyacım var!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey ümmü fülan, yollardan hangisini dilersen bak da ihtiyacını göreyim" dedi. Kadınla birlikte bir sokağa gitti, Kadın da ihtiyacını arzetti.

Kutubu sitte, Ravi: Enes, Hadis 3434


Ben Hz. Enes (ra)`in yanında idim. Onun yanında bir kızı vardı. Enes dedi ki: "Resulullah (sav)`a bir kadın gelerek nefsini ona arzetti ve: "Ey Allah`ın Resulü! Senin bana ihtiyacın var mı?" dedi. Bunun üzerine Enes`in kızı: "Bu kadının hayası ne kadar az! Ne ayıp, ne ayıp!" dedi. Enes: "Hayır, o senden daha hayırlı! Resulullah`a rağbet ve arzu duydu ve nefsini ona arzetti" buyurdu."


Sahih muslim, Nikah, Ravi; Sabit, 5621


NARSISIST 

“Allahü teâlâ, İbrâhim oğullarından İsmâil’i seçti. İsmâil oğullarından Kinâne oğullarını seçti. Kinâne oğullarından Kureyş’i seçti. Kureyş’ten Hâşim oğullarını seçti. Hâşim oğullarından Abdülmuttalib oğullarını eçti. Abdülmuttalib oğullarından da beni seçti.”

“Ben, Abdullah, Abdülmuttalib, Hâşim, Abdü Menaf, Kuseyy, Kilâb, Mürre, Ka’b, Lüveyy, Gâlib, Fihr, Mâlik, Nadr, Kinâne, Huzeyme, Mudrike, İlyâs, Mudar, Nizâr, Me’ad, Adnân oğlu Muhammed’im.


Ibn Sa'd, Tabakat, Cilt 1, Sayfa 27


BATIL (ilkel)

Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden birinizin (yemek) kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. Zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. O, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur."


Ebu Davud, Et'ime 49, (3844); Buhari, Tıbb 58, Bed'ü'l-Halk 14; İbnu Mace, Tıb 31, (3504, 3505); Nesai, Fera' 11 (7, 178).

IKTIDARSIZ (Ilerleyen yaslarinda)


Allah'in Resulu cinsi münasebetlerde onceden gucsuz oldugunu soylerdi. "Sonra Allah bana tas icinde pismis bir et gonderdi. Yedikten sonra her zaman kendimde gerekli gucu hissettim" 


Ibn Sa'd, Tabakat, Cilt 8 
 
muhammedın asıl emeli...
Yazar Administrator   
23 05 2012
Muhammedin Asıl Emeli..
Gunumuzde Muslumanlar Islam'a karsi yapilan en ufak bir elestiriye bile tahammul edemezler. Dinlerini elestiren kisiyi oldurmekten zerre kadar cekinmezler. Bunun orneklerini yakin ve gecmis tarih sayfalarinda gorduk ve malesef gormeye devam edecegiz. Bu toleranssiz ve tahammulsuz dusunce tarzi onlara peygamberleri Muhammed tarafindan ogretilmistir. Oysa Muhammed'in tahammulsuz karakter yapisinin aksine, Mekkeli musrikler kisilerin dini inanclarina saygili ve toleransli kisilerdi. Arap yarimadasinda dinsel tahammulsuzluk, Muhammed'in ve Muhammed'in dininin ortaya cikmasi ile baslamistir. Sozde "Cahiliye Devri" diye adlandirilan donemde Mekkeli halk, kisilerin dini inanclarini hic bir sekilde diskrimine etmeden Arap yarimadasinda uyumlu bir sekilde Hristiyan, Musevi, Puperest, Mecusi ayrimi yapmaksizin yasamakta idiler. Islam oncesi Arap tarihine baktigimizda, Arap yarimadasi sinirlari icinde gerceklesmis hic bir dini savasa rastlayamamaktayiz. Muhammed yillarca Mekkeli putperest halkin babalarina sovmus ve inanclarini assagilamistir. Onca assagilama ve karalama cabalarina ragmen Mekkeli putperest halk hic bir zaman Muhammed'e veya Muhammed'in yandaslarina hic bir sekilde zarar vermemislerdir.

Muhammed'in kiskirtici sozlerinden artik bikip usanan Mekkeli putperest halk, careyi Muhammed'in amcasi Ebu Talib'e gitmekde bulmus ve "medenice" Muhammed hakkinda sikayette bulunmuslardir;

 

"Ey Ebû Talib! Sen bizim yaşlı ve ileri gelenlerimizden birisin. Yeğenini yaptıklarından vazgeçirmek için sana müracaat ettik. Fakat sen istediğimizi yapmadın. Vallahi, artık, bundan sonra onun babalarımızı, dedelerimizi kötülemesine, bizi akılsızlıkla ithâm etmesine, ilâhlarımıza hakaretlerde bulunmasına asla tahammül edemeyiz.
Sen, ya onu bunları yapıp durmaktan vazgeçirirsin, yahut da iki taraftan biri yok oluncaya kadar onunla da, seninle de çarpışırız."

İbni Hişâm, Sîre, 1/284; Taberî, 2/218; İbni Kesîr, Sîre, 1/47



Ebu Talib mekkeli putperest halkin sozlerini dinler ve oz yegeni olan Muhammed'i yaptiklarindan dolayi tembihler;


"Kardeşimin oğlu, kavminin ileri gelenleri bana başvurarak senin onlara dediklerini bana ârzettiler. Ne olursun, bana ve kendine acı! İkimizin de altından kalkamayacağımız işleri üzerimize yükleme. Kavminin hoşuna gitmeyen sözleri söylemekten artık vazgeç"

234. İbni Hişâm, Sîre, 1/284; Taberî, 2/220



Muslumanlarin Mekkeli putperest halk hakkinda iddia ettikleri zulm ve iskence olaylari bu kaynaklara dayalidir. Muslumanlar Muhammed'in putperest halkin inanclarina sovmelerini gormeksizin bu kaynaklari gostererek Muslumanlarin magdur kisi olduklarini iddia ederler. Guvenilir Islami kaynaklarda gecen tek siddet olayi, daha sonradan Muslumanligi kabul eden ve Muhammed'in celladligini yapan Omer'in, kendi oz kiz kardesini dovmesidir. Omer'in Islami kaynaklarda kolay sinirlenen deli bir adam oldugunu gozlemleyebiliyoruz. Deli Omer'in kafir oldugu zamanlarda muslumanligi secen kiz kardesini dovmesi direk Islam dinine yapilan bir baski degil, tam aksine aile icinde gerceklesmis bir siddet olayi idi..

Iste tam bu noktada yazimi okuyan Muslumanlar bana su sorulari sorabilirler..

Eger Muslumanlara karsi yapilan bir baski ve zulm yoktu ise, o halde Muslumanlari hicret etmeye zorlayan etken ne idi? Baski ve zulm yoksa, Muslumanlar neden evlerini terkettiler? Tehlike altinda olmayan Muslumanlarin durduk yere evlerini terkedip Medine'ye tasinmalarini nasil aciklayabilirsiniz?

Bu sorularin cevabini Enfal suresinin 72. ayetinde bulmak mumkundur. Isin asli Muslumanlar Mekke'de ki putperest halkin iskencelerinden kacmiyor, tam aksine Muhammed'in emri dogrultusunda evlerini terketmeye zorlaniyorlardi. Bakiniz Muhammed Mekkeli Musluman halki hicret etmeye zorlamak icin Allah'i nasil konusturtmaktadir;

 

Enfal 72. İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar, onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir.


Ustteki ayet, Mekke'den Medine'ye hicret etmek istemeyen Muslumanlar icin yazilan bir ayettir. Sozde iskence ve baski goren Musluman halkin neden hicret etmek istemeyisi kafalarimizda bir soru isareti birakmaktadir. Bugun Muslumanlarin bahsettikleri turde Mekke'de buyuk bir iskence ve zulm vardi ise, Muslumanlar neden seve seve Mekke'yi terketmek istememislerdir? Neden Allah olaya el koyarak Muslumanlara bu konuda ayetler indirmek zorunda kalmistir? Bir baska ayette Muhammed, Muslumanlara yine soyle seslenmektedir;


Nisa 89. Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.


Ustteki ayette Muhammed Muslumanlara evlerini terketmelerini ve Medine'ye goc etmelerini emretmektedir. Muhammed bununla da kalmayip Islam'in kultsel yapisini adeta dogrulayan bir sekilde hicret etmek istemeyenlerin oldurulmelerini emretmistir. Muslumanlar Mekkeyi putperest halkin baskisi sonucu degil, Muhammed'in tehditlerinden dolayi terketmislerdir. Muhammed'in baskisi, hicret etmek istemeyen muslumanlarin cehenneme gidecegi kararinin aciklanmasi ile daha da zorlayici bir boyut kazanmistir;

Nisa 97. Kendilerine zulmetmekteler iken meleklerin canlarını aldığı kimseler var ya; melekler onlara şöyle derler: "Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)" Onlar da, "Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik" derler. Melekler, "Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!" derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.


Malum, burada Musluman okuyucular yine "Peygamberimiz neden boyle bir seyi yapmak istesin? Amaci ne idi?" diye kendilerine sorabilirler. Muhammed neden Muslumanlari hicret etmek icin zorlamak isteyebilir? Muhammed nicin Muslumanlari gozunun onunden ayirmak istememistir?

Bu sorularin cevabini verebilmek icin kisinin kendisini "Kultler" ve "Narsisist kult liderleri" hakkinda gelistirmesi ve bilgilendirmesi gerekir. Tipki tarihte ki diger narsisist kult liderleri gibi, Muhammed'in de bir ruyasi vardi. Narsisist insanlar dava adamlaridir. Adnan Oktar TV'de yayinlanan her roportajinda bir "dava adami" oldugunu vurgular. Stalin'in davasi "halklarin esitligi" idi. Hitler'in davasi ise "beyaz irk'in ustunlugu" idi. Davalar narsisist'in kisiler uzerinde otorite saglayabilmesi icin bir aractir. Yakin gecmiste koktendinci bir Musluman olarak karsimiza cikan Hasan Mezarci'nin nasil bir anda reyting saglamak icin kendisini "mesih" ilan ettigini hepimiz izledik. Narsisist kult liderleri etrafinda surekli kendisini pohpohlayan muritlere ihtiyac duyarlar. Spot isiklarinin surekli kendilerinin uzerinde olmasini isterler.

Islami kaynaklara baktigimizda, daha Islam'in ilk ortaya ciktigi zamanlarda bile Muhammed'in ne gibi bir "davaya kendini adadigini" kolaylikla gorebilmekteyiz. Muhammed'in ruyasi basta Arap yarimadasina ve daha sonra tum dunyaya hukmeden bir diktator olmakti. Emeline ulasabilmek icin planlarini coktan hazirlamisti. Mekkeli musrikler Ebu Talib'in olumune yakin bir zamanda kendisini tekrar ziyaret ederek, olmeden Muhammed ile aralarinda olan anlasmazligi bitirebilmek icin soz almak isterler. Muhammed'in sovmelerine son vermesi icin Ebu Talib'in arabulucu olmasini isterler. Muhammed ise bu ziyarette asil emelini ve agzindaki baklayi dusurur. Muhammed'in insanlar uzerinde hukum sahibi olma arzusunu, Ibn'i Hisam'in da kaleme aldigi su yazi gozler onune sermektedir;


 

Ebû Talib ölmeden bu işe bir çözüm bulmalıyız, yoksa öldükten sonra Muhammed'e yapacağımız her iş için bizi ayıplarlar. Ebû Talib sağken bir şey yapamadılar, o öldü, yeğenine şunları şunları yaptılar, demesinler."
Bu düşüncelerinden dolayı müşriklerin ileri gelenleri toplanarak Ebû Talib'i ziyarete gittiler. Sağlık temennilerinden sonra Ebû Talib'e dediler ki:
"Ey Ebû Talib! Sen bizim reisimiz, büyüğümüzsün. Şunu görüyoruz ki, sana ölüm yaklaşmıştır. Biz senin ölümünden korkuyoruz, sen sağken şu meseleyi halledemedik, öldükten sonra hiç halledemeyiz. Sen şimdi sağken onu çağır, ondan sağlam bir söz al, biz de bir söz verelim. Bundan sonra ne o bizimle uğraşsın, ne de biz onunla." Ebû Talib, Kureyş heyetini dinledikten sonra yeğenine haber salarak, yanına gelmesini istedi. Amcasının davet haberini alan Kâinatın Efendisi, hemen ölüm döşeğindeki Ebû Talib'in yanına vardı. Bir anda kalabalık bir Kureyş topluluğu ile karşılaşan Efendimiz, bu davetin altında bir şeylerin yattığını anlamakta gecikmedi. Ebû Talib, Kureyş heyetinin isteklerini yeğenine anlattı.
"Ey kardeşimin oğlu! Kavminden ne istiyorsun?" dedi.Kâinatın Efendisi
"Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eğer söylerlerse, bütün Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak, bütün acem o kelime sayesinde onlara cizye ödeyecek."
 dedi. Ebû Talib atılarak:
"Yani tek bir kelime mi?" diye sordu. Efendimiz:
"Evet, amcacığım tek bir kelime. "Lâ ilâhe illallah" diyecekler."

Sad, 38/1–8. Tirmizî, Tefsir, Sa'd (3230)


Ustte anlatilanlardan bazi gercekler belirgin bir sekilde ortaya cikmaktadir..

1) Kureysli musrikler Muhammed'e ve muslumanlara herhangi fiziki bir baski uygulamamis, tam aksine Muhammed'den inanclarina saygili olmasini istemislerdir.

2) Muhammed assagilayici tavirlarindan donmek istemedigini son derece kararli bir sekilde dile getirmistir.

3) Muhammed Arab yarimadasini hukmu altina almayi ve Acemleri cizyeye baglamakta kararli idi.

Acem kelimesi gunumuzde her ne kadar Farsiler icin kullanilsa da, o donemin Araplari Acem sozcugunu "Arap olmayan" anlaminda kullanirlar idi. Gorundugu gibi Allah'in peygamberi daha henuz bir duzine muridi oldugu zamanlarda bile dunyayi fethedebilmenin fantazilerini kendi kafasinda canlandirmakta idi. Allah'in insanlara sevgiyi ve kardesligi ogretmek icin gonderdigi peygamber efendi nasil olurda daha henuz dogru durust bir cete bile olamamisken insanlari cizyeye baglamanin hesaplarini yapabilir? Tum insanliga ornek kisi olsun diye gonderilen bir peygamberin ulke fethetmek yerine, insanlara rehberlik eden daha asil dusuncelere sahip olmasi gerekmiyor mu? Insanlari cizyeye baglayip harac almak yerine, onlari ozgurlugune kavusturmasi gerekmiyor mu? Bu tur hareketleri, davranislari ve dusunceleri olan bir kisi nasil olurda Allah'in insanliga ornek olsun diye sundugu bir peygamber olabilir? Muslumanlarin peygamber diye yere goge sigdiramadiklari Muhammed'in, Hitler'den, Napolyon'dan ve Saddam'dan farki nedir? Hitler gibi kana susamis narsisist bir liderin Yahudileri cizyeye baglayip onlari oldurmek istemesini anlayabilirim. Fakat bu tur bir dusunce sekli, bu tur bir eylem istegi, manevi yonden kisiligi ve karakteri en ust seviyede olmasi gereken Allah'in peygamberine yakismamaktadir.

Muhammed gercektende megaloman bir kisilige sahipti. Psikolojik rahatsizliklari olan insanlarin ruh hali cok cabuk degisir. Islam kaynaklarina baktigimizda Muhammed'in ruh halinin bazen cok yukseklerde oldugunu, tum dunyayi ele gecirmek istedigini gorebilmekteyiz. Muhammed, ruh halinin bozuk oldugu anlarda ise intihari bile dusunmustur;

Yüce bir dağ zirvesine çıkıp oradan kendimi aşağı atar böylece bu sıkıntıdan kurtulurum, dedim.

Böylece yola çıktım, dağın ortasına varmıştımki, birden bire gök­ten “Yâ Muhammedi Sen Allah’ın Rasûİusün. Bende Cebrâilim” diyen bir ses duydum. Başımı göğe kaldırdım. Birde ne göreyim! Cebrail bir insan suretinde ayaklarını semânın ufuklarında açmış vaziyette.

-Yâ Muhammed sen Allah Rasûlüsün, bende Cebrail’im dedi.

İbni İshak; İbni Hişâm, Taberî ve Heyhakî


Muhammed'in ruh halinde ki bu tur degisiklikler, bize aslinda Muhammed'in dengesiz ve psikolojik yardima muhtac bir insan oldugunu gostermektedir. Insanlar tarafindan itaat edilen ve onlara hukmeden kisi olma arzusu o kadar gucluydu ki, bu heves onu vicdani hislerden yoksun, tam bir canavara donusturmustu. Insanlar uzerinde otorite sahibi olmak onun ruyalarini susluyordu. Hayallerine ulasmak icin onu artik hic bir sey durduramazdi. Insanlara soyledigi yalanlarda o kadar inandirici olmaya calisiyordu ki, bu yalanlara kendisi bile inaniyordu.

Muhammed, olum doseginde olan amcasinin son anlarinda dile getirdigi gibi, daha bir avuc dolusu inananlari oldugu zamanlarda bile Arap yarimadasinda hukum surmenin ve Arap olmayanlari kendisine boyun egdirmenin hayalleri ile yanip tutusuyordu. Fakat o, sadece ruya goren bir kisi degil, hayallerini gercege donusturmek icin tum azmiyle calisan olaganustu sabitfikirli bir kisiydi. Kendisine buyukluk kazandiracak bu yolda herseyi hic acimadan kurban etmistir. Karsi koyanlari oldurtmus, kendisine sirtini donmus kisileri ve elestirenleri oldurtmustur. Arap yarimadasinda yasayan tum Hristiyan ve Yahudileri once kendisine inandirmaya calismis, inanmayanlari ise yok etmistir. Hemen hemen herseye inanan cahil muritlerini kandirmak icin cinli perili masallar uydurmustur. Muslumanlarin kafalarinda "Allah" diye bir tanri yaratip, o tanrinin elcisi oldugunu soyleyerek kisilerden kendisine "Teslim" olmalarini istemistir. Islam demek, Allah'a, yani Muhammed'in Allah'ina kisinin teslim olmasi demektir.

Muhammed'in zamanlamasi ve icinde bulundugu toplum hayallerine ulasmasi icin son derece idealdi. O devirde yasayan Araplar batil, bagnaz, barbar, inatci, sovanist ve herseyden onemlisi saf ve kolay inanan cahil bir topluluktan olusuyordu. Emellerine ulasmak icin gerekli olan hersey mevcut bulunuyordu. Fakat ortada yine ufak bir sorun vardi. Muhammed'in bir ordusu olmadan ulkeleri nasil fethedecek, insanlari nasil kendisine boyun egdirtecekti? Kendisine inanan Muslumanlari nasil kiskirtip kiliclandiracak ve kendi oz ana, baba, kardeslerine ve arkadaslarina karsi savasmalari icin nasil kandiracakti? Ortada bir hosnutsuzluk ve rahatsizlik yaratmasi, kendisine inananlarin gozunde bir dusman belirlemesi gerekiyordu. Oyle bir dusman yaratmasi lazimdi ki, insanlarin kendi oz kardeslerini ve akrabalarini bile seve seve katletmesini saglamaliydi. Bir yandan putperest halkin babalarina ve kutsal inanclarina soverken, diger yandan kendi sovmeleriyle galeyana gelen Mekkeli putperest halkin Muslumanlari taciz etmelerini sagliyor ve Muslumanlara eziyet cektiklerini, Mekkelilerin Muslumanlara baski yaptiklarini soyluyordu. Bu dahiyane plan sayesinde Muslumanlarin eziyet cektiklerini, evlerini ve topraklarini terkedip Medine'ye hicret etmeleri gerektigini soyluyordu. Mekkeli halk arasinda yarattigi bu kin, o'nun Muslumanlar uzerindeki hukmunu kolaylastirmakta idi. Hukum surmesi icin oncelikle insanlari bolmesi gerektiginin bilincinde idi. Bu stratejiyi tarih sahnesinde tum diktatorler kusursuz uygulamistir.

Muhammed'in Allah'i, Al-i Imran suresinde "tuzakci" kisiligi ile ovunur ve hatta Rad suresinde "butun tuzaklar Allah'a aittir" der. Umarim bu bilgiler asil tuzakcinin kim oldugu ve butun tuzaklarin asil sahibinin kim oldugu hakkinda aydinlanmak isteyen kisiler icin bir isik olur. Muhammed, dini inanclar yuzunden hic bir zaman anlasmazlik ve savasin cikmadigi topraklarda bile dini kullanarak insanlar arasi bir dusmanlik yaratmis ve nefreti koruklemistir. Boylelikle artik kendisi icin savasmaya hazir, kizgin ve magdur oldugunu zanneden bir gruba sahip olmustu. Bu grup, artik onun icin savasmaya ve hayallerini gercege donusturmek icin hazirdi. Parola, "Allah'a ve onun Peygamberine itaat" idi. Allah'da, Muhammed'in otoritesini saglayabilmek ve onun tahtinin yerini saglamlastirabilmek icin ayet gondermekten kacinmayacakti elbette;


Cin 23. "Ancak Allah'tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O'nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah'a ve Resülüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır."


Ayrica soz edilmesi gereken diger bir gercek sudur ki, Muhammed'in Mekkeli halki yillarca tahrik etmesine ragmen Kureysliler Muhammed'i ve ona inanlari sadece boykot etmekle yetinmislerdir. Onlarla alis veris yapmamaya, kiz alip kiz vermemeye gayret gostermislerdir. Ortada ki sorunu medenice cozmek ve Muhammed'in kufurlerine bir son vermesini istemislerdir. Muhammed ise kendi sovmelerinin yarattigi olaylardan oturu amcasi Ebu Talib'in yaninda, onun korumasi altinda kalmis ve uc sene boyunca sokaga bile dogru durust cikamamistir. Sadece Hac zamani geldiginde Ebu Talib ve onun yandaslari ile Mekke'de dolasabilmis Hac mevsimi bittiginde ise tekrar tutsak hayatina geri donmustur. Bu zaman icerisinde Mekkeliler hic bir zaman Ebu Talib'in bulundugu bolgeye bir saldiri duzenlememislerdir. Aksine Muhammed'in Mekke sokaklarinda inanclarina ve babalarina sovmedigi icin pekte mutlu olmuslardir. Sayet Mekkeliler Muhammed'i oldurmek isteselerdi, kendisini Allah'in degilde, Ebu Talib'in korumasina birakan Muhammed'i gayet rahat bir sekilde oldurebilirlerdi.

Mekke'de adi artik deli olarak taninan ve istenilmeyen kisi olan Muhammed artik kultune yeni yeni insanlar katabilmek icin rotayi Mekke'nin disina cevirir. Medine'den Mekke'ye hac icin gelen Araplarla bulusur ve bazilarini basariyla musluman yapar. Musluman olanlar Medine'ye gittiginde kendi yakinlarini ve cevresindeki kisileride Muhammed'e inandirmak icin calismakta idiler. Gunlerden birinde yine Muhammed geceyarisi bu Muslumanlarla Akabe'de gizlice bulusur;

Mekke Devri'nin 12'inci yılı hac mevsiminde, Medine'den Mekke'ye gelen ziyâretçiler arasında (73'ü erkek, 2'si kadın) 75 Müslüman vardı. Bunlar hac'dan sonra (eyyâm-ı teşrik'in 2'nci gecesi), gece yarısı Hz. Peygamber (s.a.s.) ile gene Akabe tepesi'nde gizlice buluştular.

İbn Hişâm, 2/84; İbnü'l-Esîr, a.g.e., 2/98-99


Mekkeliler her ne kadar Medinelilerle bir savas icinde olmasalarda onlari yabanci olarak gorurlerdi. Bu gizli toplantidan haberdar olan Mekkeliler kendi guvenlikleri icin dogal olarak endisiye kapilmaya baslamislardi. Muhammed neden yabancilarla gizlice gorusur? Bu gizli toplantilarda acaba ne konusuluyor gibi sorulari kendilerine sormaya baslamislardi. Mekkelileri kendi guvenlikleri icin bu turde dusuncelere kapilmalarindan dolayi suclayamayiz. Bu artik Muhammed icin bardagi tasiran son damla olmustu diyebiliriz. Mekkeliler, Muhammed'in yabancilarla yaptigi bu gizli gorusmelerin sonucu artik harekete gecmeleri gerektiginin farkina varmislardi.

Korkuyu ensesinde hisseden Muhammed, Allah'in onu artik Mekke'de koruyamayacagini da sezerek, hic zaman harcamadan Ebu Bekir'i de yanina alip topugu dort nala basarak Mekke'yi terkeder. Muhammed'in Allah'i daha sonra bu olayi Kuran'da dile getirir. Isin ilginc tarafi, Kuran'in "herseyi bilen" tuzakci Allah'i, Mekkelilerin Muhammed'e ne yapmak istedikleri hakkinda pek emin degildir;

 

Enfal 30. Hani kafirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke'den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.


Muhammed ve Ebu Bekir Mekke'den firar ettikten sonra kendi aileleri haftalarca Mekke'de kalmistir. Kureysliler hic bir sekilde Muhammed ve Ebu Bekir'in ailesine zarar vermemislerdir. Muhammed'in ve Ebu Bekir'in kendi ailelerini geride birakarak guvende olacaklarini hissetmeleri aslinda Mekke'de muslumanlara karsi bir zulum olmadiginin ya da abartildiginin da bir gostergesidir. Mekkeli Muslumanlarin hic birisi Mekke'den zorla surulmemistir. Hepsi Muhammed'in hukmu dogrultusunda, Allah'in hicret etmeyenler icin olum fermani ve korkutucu cehennem azablari dogrulutusunda kendi iradeleri ile Mekke'yi terketmistir. Bir kac Musluman kole Mekke'den kacmaya kalkismis ve kole sahipleri tarafindan tutsak tutulmuslardir. Kole sahipleri kolelerini bedava ellerinden kacirmak istememislerdir. Bunun disinda Muslumanlara direk yapilmis bir zorlama Islami kaynaklarda gecmemektedir.

Muhammed Medine'ye vardiginda yaninda hicret eden bir kac yuz gocmen ve hemen hemen bir o kadar sayida da Medineli Musluman bulunuyordu. Medineli Araplar egitimsiz fakir ve zengin Yahudilere calisan isci konumunda idiler. Sarap irmaklari, altindan ve gumusten bilezikler, ipekten elbiseler vaad eden Muhammed'e inanmak guzeldi fakat karin doyurmuyordu. Muhammed kendisine inananlarin dunyevi ve maddi ihtiyaclarini karsilamadigi surece kultunun dagilacaginin bilincinde idi. Muhammed kendisiyle hicret edenlere su sekil vaadlerde bulunmustur;

Nahl 41. Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi...

Kendisine inananlari bos cennet masallari ile bir yere kadar kandirabilecegini bilen Muhammed'in artik harekete gecmesi gerekiyordu. Ustelik onun Arap yarimadasina hukmetme ve Arap olmayanlari kendisine boyun egdirme gibi buyuk planlari vardi. Elbette Arap yarimadasini bir avuc fakir muridi ile ele geciremeyeceginin bilincinde idi. Nitekim tuccarlarin kervanlarina baskinlar duzenleyerek yagmalamak, emellerine ulasmasi icin guzel bir baslangic teskil etmekteydi.

Boylece artik Allah'in sevgi ve kardesligi ogutleyen peygamberi kervan yagmalayan soyguncuya donusur ve eskiden vaaz ettigi "herkese güzel sözler söyleyeceksiniz (Bakara 83)", "Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl (Muzemmil 10)" gibi ayetler artik yerini kana susamis, "oldurun, vurun" diyen ayetlere birakir.

Muhammed'in Medine'ye gocmesiyle gecen ilk alti aylik sure icerisinde belirgin onemli bir olay ya da vukuat gerceklesmemisti. Muhammed'de dahil olmak uzere muhacirler karinlarini doyurma cabasi icinde idiler. Lakin Muhammed'in dusunceleri bariscil degildi. Onun buyuk, cok buyuk planlari vardi. Inananlarin sayisida cogaliyordu. Bazilari Mekke'den gelmeye devam ediyor ve bazilari da Medine'de Musluman olmayi kabul ediyorlardi. Artik yavas yavas ordusuda buyumekteydi.

Aradan bir sene gecmesine ragmen Muhammed'in Kureys kervanlarina yagmalama girisimlerinin hic birisi basarili olamamisti. Bunlardan birisi Ebu Cehil ve 300 adaminin korudugu kervan, digeri ise ebu Sufyan ve 200 adaminin korudugu kervandi. Baskinlardan avucunu yalayan megaloman Muhammed'in artik akli basina gelir ve ilk olarak daha kucuk kervanlari yagmalamasi gerektiginin farkina varir ve adamlarini gorevlendirerek diger ufak bir kervani basarili bir sekilde yagmalatir. Bu olay hac zamaninda gerceklestigi icin Muslumanlardan tepki gorur. Mekkelilerin kutsal kabul ettigi zamanda kervan baskinciligi yapan Muhammed'in tahti hafiften sallansada, her zamanki gibi Allah Muhammed'in yardimina kosar ve cebinden soyle bir ayet cikarir;

 

Bakara 217. Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.


Bu kurtarici ayet geldikten sonra Muhammed yagmalanan mallardan beste bir payini alarak gerisini de Medineli Muslumanlar arasinda paylastirir. Kervan baskinciligi, hirsizlik, kutsal kabul edilen aylarda savas yapmak, masum insanlari oldurmek, kanunsuz isler yapmak elbette bir peygambere yakisir davranis sekillerinden degildir. Kureys kabilesi ve Mekkeiler artik karsilarinda ki delinin hic bir kural tanimadiginin farkina varir. Ayrica belirtmek gerekir ki Muslumanlar ve Mekkeli musrikler arasinda ilk kani Muslumanlar dokmustur. Muslumanlar her zaman ilk saldiran olduklari halde Muhammed'in kurnaz taktikleri ile kendilerini surekli magdur kisi gormuslerdir;


Hz. Sa'd, Allah yolunda ilk kan döken Sahabî ünvânını almış oldu. İslâm tarihinde dökülen ilk kan budur.

İbni Sa'd, Tabakat: 3/139


Bir kac basarili sonuclanan yagmalama olayindan sonra peygamber artik kervan baskinciligi sanatinda hatiri sayilicak derecede uzman ve tecrube sahibi olmustu. Muhammed'in haydutluktan kazandigi para ve ganimetler artik hayatlarini yitirip mezara koyulan cesetlerin agirligini bile gecmekte idi. Para, mal, mulk ve arkasinda ki tetikcilerinden de aldigi cesaretle artik peygamberin gercek yuzude ortaya cikmistir.

Simdi burada insan olarak kendimize sormamiz gereken sorular sudur. Her turlu hirsizligi yapmis, masum insanlarin olumune sebep olmus itaat ve otorite hastasi narsisist bir deliyi kendisine ornek alan bir toplum icin ne diyebiliriz? Kendisine Muhammed gibi bir kisiyi ornek alan bir insanin ahlaki degerleri hakkinda ne dusunebiliriz? Esitligi, adaleti, insani degerleri ve hosgoruyu temellestirmek, Muhammed'e peygamber diye inanan ve onu ornek alan bir toplum icin mumkun mudur? "Savaş, hoşunuza gitmediği halde, size farz kılındı. (Bakara 216)" diyen bir peygamberin insanliga barisi ogretmesi ne derece gercekci olabilir? Insanlara "pislik, kafir, assagilik" diyen ve nefreti korukleyen ve onlardan "cizye" adinda harac alinmasi gerektigini iddia eden bir peygambere sahip kisiler toplumdaki azinliklara ne derece saygi duyabilir? Peygamberi bu derece geri kafali olan bir millet, nasil olurda ileriye gidebilir?

Hekimler bir hastaligin sebebi bulundugunda, cogu zaman o hastaligin tedavisininde cok yakinda bulunacagini bilirler. Artik bizlerinde toplum olarak hastaligimizin sebebini gormemiz ve bu hastaliktan kurtulmamiz gerekmektedir. Yarin cok gec.

 

mafya babası muhammed
Yazar Administrator   
24 05 2012
İbn-i Hacer (rahimehullah) şöyle der: "Bu hadisten şunları anlamaktayız: Kendisine davet ulaştığı halde küfürde ısrar eden müşrikleri ve eli, dili veya malı ile Rasulullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) aleyhine müşriklere yardım edenleri suikast ile öldürmek caizdir. Yine düşman hakkında casusluk yapmak, onlara ansızın saldırmak, müşriklere karşı savaşta şiddete başvurmak, maslahat için gerçek dışı şeyler anlatmak ve az sayıda Müslüman ile çok sayıdaki müşriğe karşı saldırmak caizdir."
 
Fethu’l-Bari, 7/354

 
İbn-i Kudame (rahimehullah) şöyle der: Kafirlere geceleyin baskın yapmak ve haber vermeden öldürmek caizdir. Ahmed, geceleyin baskın yapmakta bir sakınca olmadığını söyler. Zaten Rumlara geceleyin baskın yapılmadı mı?

El-Muğni ve’ş-Şerhu’l-Kebir, 10/503


Ebu Afak

Muhammed 622 yılında hicret ederek Medine'ye vardıktan sonra kendisi hakkında eleştirilerde bulunan Yahudi ve diğer putperest Arapların teker teker seslerini kestirmiştir. Muhammed'den nasibini alan kişilerden biri ise zavallı yaşlı adam Ebu Afak'dir. Ebu Afak Medine'de kendi halinde yaşayan 120 yaşında bir Yahudidir.

Ebu Afak'ın suçu diğer Medinelilere Muhammed hakkında şiir yazarak sorgulamaya teşvik etmesiydi.

İslam alımı İbn İshak'ın "Siret Resulullah" eserinde bahsettiği olay şu şekilde geçmiştir; 
Ebu Afak, Ubayda kabilesinden biriydi. Allah'ın elçisinin "El-Harit B. Suveyd B. Samit" adlı kişiyi öldürmesini hazmedemiyor ve eline aldığı kalem ile şiir yazarak hoşnutsuzluğunu su sözlerle dile getiriyordu;

Uzun yıllar yaşadım
Ama Kayla Oğulları gibi
Bir araya geldiklerinde
Üstlendikleri şeyi yapma ve müttefikleri konusunda
Onlardan daha sadık olan,
Dağları deviren ve hiç bir zaman boyun eğmeyen
Bir topluluk ya da halk grubu görmedim
Onlara gelen bir atlı onları
Her konu hakkında
"Haram" ve "Mübah" diyerek ikiye ayırmıştır
Yücelik ve krallığa inansaydınız
Tubba'yı izlerdiniz

Not= Tubba, eskiden Arap topraklarını işgal etmiş Yemenli bir hükümdar. Kayla oğulları o'na karşı koymuşlardı.


Bunun üzerine Allah'in sevgi ve hoşgörü abidesi peygamber efendi, "örnek insan" Muhammed, tıpkı günümüzde ki bir uyuşturucu kaçakçılığı yapan mafya babası tabiri ile "Bu alçağı benim için kim halledecek!!" beyanatında bulunmuş ve "ağıtçılardan" biri olan Salim B. Umayr bu "suikast" görevini üstlenerek yaşlı adamı gece karanlığında katletmiştir.

Umama b. Müzayrıya adında bir şair; Ebu Afak' in öldürülmesi olayından hemen sonra şu satırları yazmıştır:

Sen Tanri dini' ne ve Muhammet'e '-Yalancısın-' dedin...
(Bu nedenle) geceleyin bir Hanif sana yaklaştı, senin güvenini kazandı.
'Yaşına ragmen al bunu Ebu Afak-' diyerek (hançeri göğsüne sapladı ve)seni gebertti...
Gece karanlıklarında seni geberten yaratık insan mı idi? yoksa Cin mi?, hiç bilemiyorum".

(Kaynak: Ibn Sad, Tabakat, cilt 2)



Gerçekten de Ebu Afak 'ın öldürtülmesi pek feci bir şekilde olmuştur. Cinayeti işlemeyi şerefli bir iş gibi üzerine alan Salim b. Umayyr, gece karanlığında Ebu Afak 'ın evine giderek sanki onu dostça ziyaret ediyormuş gibi görünmüş, ve kendisini ağırlamak için kapıyı açan ihtiyarcığı oracıkta kılıçla yere sermiştir.

Muhammed'in bu yaşlı adamı öldürtmesi elbette kendisine fiziksel bir tehdit olarak gördüğü için değildi. 100 yaşını aşkın bu zavallı yaşlı adamın tek suçu Muhammed'i "eleştirmekti". Narsisist liderler kişilikleri icabi kendileri hakkında en ufak eleştiriye bile tahammül edemezler. Ebu Afak için hiç bir İslami kaynakta Muhammed'i yaralamak ya da öldürmek gibi bir girişiminin ya da planının olduğu yazmamaktadır. Allah'ın örnek insan olarak gönderdiği peygamber efendi, Ebu Afak'la hiç bir zaman yüzleşmemiş, tam aksine gaddar, acımasız bir mafya babası gibi tetikçilerine öldürülmesini emretmiştir.

Şimdi ise Ebu Afak'in cinayeti hakkında sorularımı sormak istiyorum;

1) Muhammed'in 120 yaşında zavallı adamcağızı geceleyin kallesçe öldürtmesi, bize Muhammed'in kişiliği hakkında ne gibi ipuçları veriyor?

2) Ebu Afak, Muhammed'i eleştirdiği için onun güvenirliliğine bir tehdit olabilir. Fakat bu onun geceleyin kallesçe bir suikastla öldürülmesi için yeterli bir neden midir? 120 yaşında yaşlı bir adamın eleştirileri, koskoca Allah'ın peygamberine ne derece tehdit unsuru olabilir? Bedir'de Muhammed'e melekler yardım etmemiş miydi? Öyle ise, Muhammed neden bu yaşlı adamdan korkup onun öldürülmesini emretmiştir?

3) 
Fikirlerimiz uyuşmuyor veya benim hakkımda eleştirilerde bulunuyorsunuz diye, geceleyin uykunuzda evinize sızıp, sizi öldürme hakkını kendimde bulabilir miyim?

4) Şayet bu suikastin gerçekleşmesini emreden "örnek insan" Muhammed bunu yapıyor ise, bugün İslam karşıtı konuşan ya da eleştirilerde bulunan sayısız kişinin müslümanlarca katledilmelerini bu olaya bağlayabilir miyiz?

5) Muhammed bugün yaşıyor olsaydı, sırf bu olay yüzünden bugünün kanunları ve yasaları gereği hapise girmesi gerekmiyor mu?

6) 
Modern dünyanın bugünkü terbiye, ahlak, insani düşünce yapısına ve kurallarına göre Muhammed'in bu davranışına "örnek insan" davranışı diyebilir miyiz?




Ka'b bin Eşref 
 
Hz. Peygamber bir gün "Şu Ka'b b. Eşref denen adam Allah'a O'nun Resûlüne eziyet etmektedir.

"Bizi ondan kim kurtaracak?"dedi. 

Muhammed b. Mesleme kalkarak "Ey Allah'ın Resûlü! Onu öldürmemi ister misiniz?"diye sordu.

Hz. Peygamber de "Evet!"dediler.

Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme "O halde müsaade et de ona yalan söyleyeyim"dedi.

Hz. Peygamber ona bu konuda izin verdi. Bundan sonra Muhammed b. Mesleme, Ka'b'a giderek "Bu adamın aldığı sadakalar bizi zayıf düşürdü. Senden borç istemeye geldim"dedi. Ka'b da "Yemin ederim ki o sizi usandıracaktır"dedi. Muhammed de "Biz ona bir kere bağlanmış olduk; sonucun ne olacağını görmeden de bırakmak istemiyoruz. Peki sen bize borç olarak bir veya iki yük hurma verebilir misin?"dedi. Ka'b "Sana borç verebilirim ama rehin olarak ne bırakacaksın?"dedi. Sahabiler "Sen ne istiyorsan onu söyle!"dediler. Ka'b da "Rehin olarak hanımlarınızı bırakınız"dedi. Sahabiler "Hayır, hanımlarımızı sana rehin olarak bırakamayız; çünkü sen Arapların en güzelisin"dediler. Ka'b da "O halde çocuklarınızı rehin olarak bırakın!"dediler. Bunun üzerine sahabiler "Hayır, çocuklarımızı da bırakamayız. Çünkü büyüdüklerinde "İki yük hurma karşılığında rehin bırakılan değil misin?"diye küçümsenecekler ve bu da bizim için bir utanç olacaktır. Fakat sana zırhlarımızı bırakabiliriz"dediler. Muhammed b. Mesleme gece geleceğini söyleyerek oradan ayrıldı. Geceleyin yanında Ebu Nâile olduğu halde geldi. Ebu Nâile, Ka'bin süt kadeşi idi. Ka'b onları yukarıya davet ettiyse de onlar çıkmayıp kendisinin aşağıya gelmesini istediler. Bunun üzerine karısı "Ne olursun gitme! Ben bu sesten kan kokusu alıyorum"dedi. Ka'b da "Korkma! Bunlar Muhammed b. Mesleme ile kardeşim Ebü Nâile'dir. Onlardan bana bir zarar gelmez. Kaldı ki kerim bir kimse geceleyin kavgaya bile çağrılsa icâbet eder"dedi.

Muhammed b. Mesleme, Ebu Abs b. Cebr, Hâris b. Evs ve Abbâd b. Bişr'i de beraberinde getirmişti. Onlara "Ka'b bizim yanımıza geldiğinde ben onun saçlarını tutup koklayacağım. Onu sıkıca tuttuğumu anladığınızda üzerine çullanıp ona vurunuz!"dedi. Ka'b süslü elbiseler giyip güzel kokular süründükten sonra aşağıya indi. Onun aşağıya inmesiyle etrafı güzel bir koku kapladı. Muhammed b. Mesleme, Ka'b'a "Ömrümde bu kadar güzel bir koku görmedim"dedi. Ka'b' da "Benim yanımda bundan çok daha güzeli vardır: O da Arapların en güzeli ve onların en güzel kokanı olan karımdır"dedi. Muhammed b. Mesleme "Saçlarını koklamama izin verir misin?"dedi. O da "Tabi ki koklayabilirsin!"dedi. Muhammed b. Mesleme onun saçlarını kokladı ve arkadaşlarına da koklattı. Bunun üzerine Muhammed ikinci kez koklayıp koklayamayacağını sordu, Ka'b olumlu cevap verdi. Koklayabilmesi için de başını hafifçe eğdiğinde Muhammed onu saçlarından sıkıca yakaladı ve arkadaşlarına "Haydi! Onu öldürünüz!"dedi. Hep birden saldırarak Ka'b'ın işini bitirdiler ve sonra da Hz. Peygamber'e giderek durumu ona haber verdiler.

Kaynak: Fethü'l-Bâri VII/239 (Buharî'den, O da Câbir bin Abdillah'tan)





Esma Bint Mervan


Esma bint Mervan, Umayya b. Zeyd kabilesinden 5 çocuklu şair bir kadındır. Bu kadın Ebu Afak adlı 120 yaşında zavallı bir adamın ve Benü Nadir kabile reisi Ka'b'ın kallesçe öldürülmesini kınamış ve kalemini alarak şu dizeleri yazmıştır;
B. Malik ve El-Nabit ve Auf ve El-Khazraj'e saygı duymuyorum.
Sizden biri olmayan bir yabancıya
Murad yada Mahrij (yemenli iki kabile) olmayan bir yabancıya itaat ediyorsunuz.
Ahcının pişirdiği yemeğin olmasını bekleyen aç adamlar gibi bekleyen
Resinizi öldüren bu adamdan (Muhammed'den) size iyilik geleceğinizi mi bekliyorsunuz?
Aranızda onu gafil avlayarak ona saldıracak
Ve ondan gelmeyecek yardımı bekleyenlerin
Umutlarına son verecek gururlu bir adam yok mü?

(Kaynak Ibn Sad, Siret resul)


Muhammed efendi bu kadının söylediklerini duyar duymaz "Beni Mervan'ın kızından kim kurtaracak?" diyor.
Muhammed'in tetikçilerinden biri olan Umayr B El-Hatmı bu işi üstleniyor ve geceleyin kadının evine girerek 5 çocuğunun gözleri önünde savunmasız kadını öldürüyor. Kadıncağızı çocuklarının önünde doğrayan tetikçi Umayr, sabah olur olmaz çetenin ele başına, yanı Muhammed'e kadının işini bitirdiğini bildiriyor.

Muhammed ise Umayr'a "Allah'a ve önün halkına yardım ettin Ya Umayr!" diyor.
Umayr, işlediği cinayetten oturu bir ceza görüp görmeyeceği hususunda Muhammed'e soruyor, Muhammed ise "O kadın için iki keçi bile toslaşmaz" diyor ve Umayr'a ailesinin yanına dönmesini emrediyor.


Hicretin on dukuzuncu ayında, ramazan ayının bitimine beş geçe
kalmış iken, İbni Zayd'dan olma Esma b. Marvan'a karşı sariyyah (saldırı) gerçekleşti. Allah elçisi ile alay eden onu gücendiren sözler sarfediyordu. Halkı Allah'ın elçisine karşı kışkırtıyordu.
Bir gece gizlice evine giren Adıy El Hatmı, beş çoçuğunun Mervan'ın etrafında
uyuduğunu gördü, koynunda meme verdiği bir bebeğide vardı, El Hatmı bebeği kenara
iterek, sırtından çıkardığı kılıcını sapladı. 
Bundan sonra peygamber ile sabah
namazını kıldı. Allah'ın elçısı ''Mervan'ı öldürdün mü?'' diye sordu. O'da "evet" dedi. El Hatmi
koynunda bebeği olan bir kadını öldürdüğü için kendisine bir günah olup olmadığını
sordu, Allah'ın elçisi ''O kadın için iki keçi bile toslaşmaz '' dedi.

Ibn Sad, Tabakat El Kabir


Esma, Muhammed'in öldürttüğü kişiler için iyice içerlemiş olacak ki, halktan Muhammed'i (tıpkı Muhammed'in öldürttüğü gibi) gafil avlayacak birinin çıkmasını ümit ediyor. Bu demektirki Esma'nin kendisi hem kadın olduğu için ve hem de acizliğinden böyle bir işi kendisi yapamaz. O halde Esma denen bu 5 çocuklu kadın Muhammed için ne gibi bir tehdit unsuru idi?

Muhammed'in "O kadın için iki keçi bile toslaşmaz" cümlesinden anlıyoruz ki, Esma'nin ölümü halk içinde pekte ses getirecek bir hadise değildir. Bu demektirki Esma o dönemlerde otoriter, devlet idaresinde bulunan bir kişi ya da Muhammed'e karşı diğer kabilelerle iş birliği yapabilecek mevkide bir kadın değildi. Esma, kendi çapında şiirler yazan 5 çocuklu şair bir annedir. Esma değil diğer söylü güçlü kabileleri Muhammed'e karşı savaşmak için iş birliğine çağırabilmek, kendi halkını bile Muhammed'e karşı ayaklandıramayacak kadar aciz bir kadındı. Tek suçu Muhammed'in kişileri gafil avlamasına ve kallesçe işlenen suikast olaylarına kızarak, Muhammed'in bu eylemlerini eleştirmesidir. Akabinde yazdığı dizelerin bedelini kendi çocukları önünde vahşice katledilerek ödemiştir.

Esma Bint Marvan için iki keçi tokuşur mu bilemem ama, geride bıraktiği 5 yetim çocuğun sabah akşam analarına ağladıkları kesin..



Mâlik bin Avf


Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Ona haber veriniz ki, eğer Müslüman olur, yanıma gelirse, kendisine ev halkını ve malını geri verir, Ayrıca da yüz deve ihsan ederim."
Heyet, haberi kendisine götürünce Mâlik, çıkıp Hz. Resûlullahın huzuruna gelerek Müslüman oldu. Resûl-i Ekrem vaad ettiği şekilde kendisine ev halkını, malını teslim etti, hem de yüz deve ihsanda bulundu.Resûl-i Kibriyâ Efendimiz yüz deve ihsanından başka, düne kadar en şiddetli düşman olan Mâlik bin Avf'ı, kabilesinden Müslüman olanlar üzerine vâli tayin ederek taltif etti.

Sîre, 4:133; Taberî, 3:135 ,Sîre, 4:134; Taberî, 3:136.

 

    
 
 
Haftanın Sorusu
 
 İslam Barış Diniyse
Neden Dinden Çıkanın
Kafası Kesilir ?
  
    YANITLAMAK İÇİN                    TIKLAYIN
Üye Menüsü
Profilim
Haber Ekle
WebLink Ekle
Öğelerimi Kontrol Et
Çıkış
Ziyaretçi İstatistiği
     
     
 
Bağlı Üyeler
Bağlı üye yok
Ziyaretçi İstatistiği
   
Anket
 
 YAKINDA ANKET BÖLÜMÜ AÇILACAKTIR.
 
 
Yararlı Bilgiler
T.C. kimlik numarası
SSK Sorgulama
Vergi kimlik numarası
Önemli Telefonlar
Sözlük Servisi
Bilinmeyen numaralar
AÖF sınav sonuçları
Ösym sınav sonuçları
Resmi Kurum adres
Belediyeler , Valilikler
haber7.COM
Araç bilgi Sorgulama
URL Video Upload 1_
URL Video Upload 2_
URL Video Upload 3_
URL Video Upload 4_
URL Video Upload 5_
Gezginler.net
inndir.com
Pc İcin Programlar
BinbirKanal Canlı TV
Dünya TV.leri
windows installer 3.1
İnstall flash player
Adobe Reader.9
Blokcu.com
Flatcast Tema_1
Flatcast Tema_2
Flatcast Tema_3
Slayt İsim Yazma
Video Resim uploud megavideo
mp3 kod oluştur
BOŞ
   
BOŞ
 
Webdesign www.webmedie.dk By Google  Hjemmeside af www.webmedie.dk


Bugün 59 ziyaretçi (78 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol