22 05 2012
Günün birinde Muhammed'in Medine'ye getirdiği Mekkeliler (Muhacirler) ve Medine'nin yerli halkı (Ensar) arasında bir kavga çıkar. Bu olay Muhammed'in şehir dışında "kervan yağmalama" faaliyetlerini sürdürdüğü bir zamanda gerçekleşir. Medine'de tanınan bir isim olan Abdullah İbn Ubey bu olay karşısında çılgına döner ve söyle konuşur;
Avf ibnu'l-Hazrec oğullarının dostu Sinan el-Cühenî ile suyun başında karşılaşıp sıkışmışlar ve tartışmaya başlamışlar. Sinan el-Cühenî "Yetişin ey ansar!" diye bağırırken Cahcâh da "Yetişin ey muhacirler!" diye bağırmış. Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl buna çok kızmış. Yanında kabilesinden bir grup ve henüz yaşı küçük olan Zeyd ibn Erkam da varmış.
İbn Übeyy: "Bunu da mı yaptılar? Çoğaldılar da bizi beldemizden mi kovacaklar? Bizim ve Kureyş celâbîbi'nin misali aynen "Besle köpeğini yesin seni"misali gibidir. Ama Allah'a yemin olsun ki eğer Medine'ye dönecek olursak elbette aziz olan zelîl olanı mutlaka oradan çıkaracaktır." dedi, sonra da yanında bulunan kabilesinden arkadaşlarına: "Bunu kendinize siz yaptınız: Onları beldenize aldınız, mallarınızı onlarla paylaştınız. İşte yaptığınızın neticesi. Allah'a yemin olsun ki şayet elinizdekileri onlara vermeyip tutsaydınız ülkenizden ayrılıp başka taraflara giderlerdi." dedi. [1]
Bu haber Muhammed'in kulağına geldiğinde derhal Ubey'i öldürtmek istemiştir. Muhammed'in haydutlarından biri olan "Hubab", Ubey'in öz oğludur. Babasının öldüreleceğini duyan Hubab Muhammed'e gelerek söyle demiştir;
Taberî'nin Ahmed ibn Mansûr kanalıyla İkrime'den rivayetle zikrettiğine göre Abdullah ibn Übeyy ibn Selûl'un Hubâb adında bir oğlu varmış ve Rasûlullah (sa) onun adını Abdullah olarak değiştirmiş. İşte bu Abdullah, Rasûl-i Ekrem (sa)'e gelmiş ve:
"Ey Allah'ın elçisi, babam Allah'a ve Rasûlü'ne eziyet veriyor, beni bırak onu öldüreyim." demiş. Rasûlullah (sa) da: "Babanı öldürme." buyurmuş. Bir süre sonra Abdulalh tekrar gelmiş ve: "Ey Allah'ın elçisi, babam Allah'a ve Rasûlü'ne eziyet veriyor, beni bırak onu öldüreyim." demiş. Rasûlullah (sa) yine: "Babanı öldürme." buyurmuş. O: "Ey Allah'ın elçisi, abdest al da abdest aldığın sudan ona içireyim. Belki kalbi yumuşar." demiş, rasûlullah (sa) da abdest alıp o sudan Abdullah'a vermiş; o da götürüp babasına içirmiş ve:"Biliyor musun sana ne içirdim?" demiş, babası: "Evet, bana annenin sidiğini içirdin." demiş. Abdullah da: "Vallahi hayır, sana Rasûlullah'ın abdest suyundan içirdim." demiş.[2]
Taberi eserinde Ubey'den bahsederken "Abdullah ibn Übeyy onların (kayminin) içinde sânı yüce birisiydi."[3] diye devam etmektedir. Medineliler Ubey'e saygı duyarlardı. Muhammed'de elbet bunun bilincindeydi. Ubey gibi halkı tarafından saygı duyulan bir adamı öz oğlunun elleriyle öldürtmek, Muhammed için beklenmedik tatsız sonuçlara neden olabilir ve Ensar halkı Muhammed'e karşı dönebilirdi. Muhammed Ubey'i öldürtmek istediğini fakat halkın tepkisinden çekindiğini dile getiriyor;
Ömer ibnu'l-Hattâb, Rasûlullah (sa)'ın yanına geldi: "Ey Allah'ın elçisi, bu adam hakkında bana izin ver, o halkı fitneye düşürüyor. İzin ver ki onun boynunu vurayım." dedi. Hz. Ömer, Abdullah ibn Übeyy'i kastediyordu. Rasûlullah (sa): "Ey Ömer, ben sana onu öldürmeni emredersem gerçekten onu öldürür müsün?" buyurdu. Ömer: "Allah'a andolsun ki onu öldürmemi emredersen muhakkak onun boynunu vururum." dedi. Rasûlullah (sa) ona: "Otur." buyurdular. Bu sırada Ansardan ve Abdu'l-Eşhel oğullarından olan Üseyd ibn Hudayr geldi ve: "Ey Allah'ın Rasûlü, bana izin ver şu halkı fitneye düşüren adamın boynunu vurayım." dedi. Rasûlullah (sa): "Ben onu öldürmeni emredersem gerçekten onu öldürür müsün?" buyuranca "Evet, Allah'a andolsun ki bana onu öldürmemi emredersen kulağının dibinden kellesini kılıcımla kopartırım." dedi. Rasûlullah (sa) ona da: "Otur." buyurdu. Sonra ashabına "Yola çıkılacağını ilân etmelerini emretti ve sıcakta yola çıkıldı. O gün ve gecesi yol aldılar. Ertesi günü de yürüyüşe devam ettiler, sonra konakladılar, sonra yine aynı şekilde sıcakta yola çıkıldı ve el-Müşelle'den itibaren üç gün yürüyerek Medine'de sabahladı.
Rasûlullah (sa) Medine'ye gelince Hz. Ömer'e haber gönderip buyurdu ki: "Ey Ömer, eğer ben onu öldürmeni emretseydim onu öldürür müydün? Hz. Ömer: "Evet ey Allah'ın elçisi." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sa): "O gün eğer onu öldürmüş olsaydın birçok kişinin burnunu sürtmüş olurdun. Bugün de onu öldürmelerini emretsem elbette bu emrime imtisal ederler. Ancak insanlar, benim ashabım arasına fitne kattığımı ve onları birbirine kırdırdığımı söylerler."buyurdu.[4]
Taberi ise olayı şöyle açıklar;
Onun bu sözlerini duyan Zeyd ibn Erkam oradan ayrılıp Hz. Peygamber (sa)'in yanına geldi ve Hz. Peygamber (sa) gazveyle ilgili işlerini bitirirken duyduklarını O'na haber verdi. O olanları Hz. Peygamber (sa)'e haber verirken Hz. Ömer de Efendimiz (sa)'in yanında idi. "Ey Allah'ın elçisi, Abbâd ibn Bişr ibn Vakş'a emret, gidip şu adamı öldürsün." dedi. Rasûlullah (sa): "Ey Ömer, insanlar, Muhammed ashabını öldürüyor, dedikleri zaman halimiz nice olur?[5]
Muhammed Ubey'in suikastı konusunda zekice geri adım atmıştır. Diğer yandan Ubey'in oğlu Hubab(Abdullah) ise İslam kültünün insan üzerindeki psikolojik baskısını gözler önüne sermektedir. Hubab, Muhammed'e olan sadakatını sergilemek için babasını bir çırpıda gebertmek istemiştir. Hubab'ın bu deliliği İslam tarihçileri ve ilahiyatçılar tarafından "örnek bir davranış" olarak empoze edilir. Bu olay Muhammed'in müridleri üzerinde ne derece kontrol sahibi olduğunu göstermekte ve müridlerinin beyinlerinin ne derece yıkandığı hakkında bize ip uçları vermektedir.. Akabinde Muhammed abdest aldığı suyu Hubab'a verir ve suyu babası Ubey'e içirmesini emreder.
Muhammed'in abdest suyu insanlara şifa verirdi. Muhammed'in sidiğinin, tükürüğünün ve abdest suyunun insanları nasıl iyileştirdiğini okumak için tıklayınız.Muhammed'in abdest suyu sadece diğer insanların dertlerine değil, bazen Muhammed'in dertlerine de deva olurdu. Ubey bu abdest suyunu içtikten bir kaç gün sonra esrarengiz bir şekilde ölmüştür.
Kaynaklar
[1] Taberî, age. XXVIII,74-76; İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, Beyrut 1391/1971, 01,302-305.
[2] Taberî, age. xxvm,73.
[3] Taberî, age. xxvm,73.
[4] İbn Kesîr, age. vm,i58-i59. Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/888-889.
[5] Taberî, age. XXVIII,74-76; İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, Beyrut 1391/1971, 01,302-305.
|