İSLAMIN GERÇEK YÜZÜ | İslamın Gerçek Yüzü | Muhammed | İslam | Kuran Değiştirildimi | Kuran Değiştirilmiştir | Sahtekarlık | Anti İslam | Huri | Nuri | İslamın Yalanı

Islamla Sereflenmek

 
   Hoşgeldiniz...
Anasayfa   
Tarih;
Ana Menü
Anasayfa
Ziyaretçi Defteri
İletişim
Arama
Dost Siteler
İslam Nedir ?
Kuranıİlk Okuduğumda
Muhammed ve Eşleri
Kuran Hakkında...
Dindar Nesil 
Türban
Şeriat Nedir ?
Fetullah Gülen
Tayyip Erdoğan
Cübbeli Ahmet Hoca
Ateist Bilge Sözler
İslam 
Sevgili Müslümanlar
İslam Alimleri
Kureyza Katliamı
İslam'la Şereflenmek
İslam Fanatizmi
İslam'ın Asıl Amacı
İslam Ve Kadın 
Kaval Çalan Çoban
1400 Yıllık Yalan
İslamda Zorlama Yoktu
Her Müslüman Terörist                Olabilirmi?
Çökmeye Yüz Tutmuş                    Bir Bina
Bukadar İnsan Yanlışmı               Düşünüyor?
BOŞ
BOŞ
Muhammed
Muhammed E-Kitap
Muhammein Asıl Emeli
Narsisit Muhammed
Muhammedin Sinsiliği
Muhammed Ül-Emin 
Mafya  Muhammed
Muhammed Kompulsif
Muhamme Köleleiğe...MuhammedVe JimJonesMuhammedin HastalığıM-Yapılan İşkencelerBilmedikleriniz..Atatürk Ve Muhammed
 
Her Derde Deva M...
MuhammedFazla Uçmuş
Ben Çok Mükemmelim
O Bir Savaşçı...
Menfaatçi Muhammed
Muhammed Ve Hatice
 
Kuran Çelişkileri
Herşeyin Sahibi Allahmı
Gümüşmü? Altınmı?
Allah İnsanla Konuşrmu
Allaha Ortak Koşma
Günah Yükünü Yüklen
Allaha Ulaşabilirmiyiz
Ad Kavmi
HzYunus Sahile Atıldımı
Kim Kandırıyor 
Allah Zulmmü Ediyor
Allaha Ortak Olmak
 

Videolar
MickeyMouseÖldürülmeli
Aids'e Çare Bulundu
CennetSadece İslamındır
Kültler
Taşlayak Öldürme
 
Tomaraselalefm.com - Anasayfa Tomaraselalefm.com - Anasayfa

 

islamla şereflenmek
Yazar Administrator   
22 05 2012

Narsisist kişiler kendilerini dev aynasında gören insanlardır. Onların hayal dünyasında kendilerinin eşi benzeri yoktur. Onlar ayrıcalıklıdırlar. İnsanlardan karşılıksız saygı beklerler. Narsisistler sizi eleştirebilir ve sizi küçük düşürebilir fakat sizin ona hakaret etme yetkiniz yoktur. Onlar sizin haklarınızı elinizden alabilir, size küfredebilir, fakat sizin onlara karşı en ufak bir saygısızlık yapmaya hakkınız yoktur. Başkalarının sahip olmadığı ayrıcalıkları ve özel hakları arzu ederler. Onların istediği, insanların kendilerine boyun eğmeleri ve teslim olmalarıdır. İslam kelimesinin Türkçe anlamı "Teslim" olmaktır. İslam demek, "boyun eğmek, ve itaat etmek" demektir.

İslam dini narsisistin rüyasıdır. Kişilerin narsisist'e nasıl boyun eğdikleri önemli değildir. İster kendi istekleri doğrultusunda olsun, ister kılıç zoruyla olsun, narsisistin tek arzusu karşısında ki kişilerin ona sorgusuz sualsız, kayıtsız şartsız teslim olmalarıdır.

Narsisist kişiler kendilerine soru sormayan, hiç bir karşılık beklemeden saygı gösteren ve itaat eden koyunlar ararlar. Çok soru soran ve şüphe eden kişiler ise narsisistin korkulu rüyasıdır. Muhammed'in bu paranoyasını Kuran'da dahi görmek mümkündür. Muhammed müridlerine cevabı olmayan soruları sormamalarını emretmiştir. Günümüzde müslümanlar Muhammed'in peygamber olduğunu peşinen kabullenmiş kişilerdir.

Şüpheci bir kişi olarak ben, gerçekleri hacı hocaların süslü kelimelerinde değil, İslam tarihinin kanlı sayfalarında arayan bir kişiyim. Sorular sorarım, araştırırım ve sonucunda gerçekleri kendim bulurum. Başka insanların bana nelerin doğru, nelerin yanlış olduğunu söylemelerine izin vermem. Bana göre helal ve haram kavramı, 1400 sene önce yaşamış bir Arab'ın öğretileri değildir. Doğruyu ve yanlışı, helalı ve haramı sahip olduğum beynimi, mantığımı ve sağduyu meziyetimi kullanarak bulurum. Oysa İslam dininde müslümanlar iyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı, helalı ve haramı ayırt edebilmek için kendi mantıklarını kullanamazlar. Onlara göre nelerin helal ve nelerin haram oluşu, Muhammed'in onlara öğrettikleridir. Örneğin İslam'da homoseksüellık haram, fakat sübyancılık helal. Alkol haram, fakat kafirleri öldürmek helal. Zina haram, fakat zina edenin ulu ortada gaddarca taşlanarak katledilmesi helal. Kadının bir saç telinin bile görünmesi haram, fakat kocasının onu dövmesi helaldir.

İslam dininde iyi bir müslüman olmak demek, iyi bir insan olmak demek değildir. Elbette evrensel ahlak anlayışına göre bir erkeğin sübyancı olması iyi bir insan olduğunu göstermez, aksine o kişinin hasta ve kötü bir insan olduğunu gösterir. Fakat İslam dinine göre bir erkeğin sübyancı olması kötü insan olduğu anlamına gelmez. İslam dininde kötü bir insan olmak demek, dini öğretileri az uygulamak demektir. Kişi zina ederse kötü bir insan, fakat zina edeni taşlayarak öldürürse dinine sadık, yani iyi bir insandır. Müslüman kişi ister sübyancı olsun, ister kadın döven olsun, hatta isterse yalancı bile olsun, yalanı kafirlere söylediği sürece o kişi iyi bir müslüman, dolayısı ile Muhammed ve Muhammed'in çorap kuklası Allah'ın gözünde iyi bir insandır. Yeter ki o kişi sakalını uzatsın, namazını kılsın, oruç tutsun ve tuvalete hangi ayağıyla girdiğine sürekli dikkat etsin.

Müslümanlar "İslam'da masum insanların öldürülmelerine izin verilmez" dediklerinde, henüz İslam'ı reddetmemiş kişilerden bahsederler. İslam'ı reddettiğiniz takdirde artık suçsuz değilsinizdir.

İslam'da kişilerin dini inançlarına saygı yoktur. Bakara süresinde ki "Dinde zorlama yoktur." ayeti sizi aldatmasın. Bu ayet Muhammed'in henüz güçsüz olduğu bir zamanda yazılmış, daha sonra Muhammed sayıca fazlalaşmış, kervan baskıncılığından çaldığı ganimetlerle güçlenmiş ve gerçek yüzünü ve emellerini göstermiştir. Muhammed çoğu kişiye müslüman olmaları için baskı ve zorlama uygulamıştır. Bunun örneklerini İslam kaynaklarında görmek mümkündür. Örneğin Ebu Sufyan ile başlayalım.

Muhammed, Mekke'nin fethi için büyük bir ordu ile Mekke'nın yakınlarına gelerek kamp kurar. Tehlikenin boyutunu sezen Mekkelilerin elleri ayaklarına dolanmıştır;

Bu arada son derece korkup telaşa kapılan müşrikler, reisleri Ebû Süfyan'la birkaç kişiyi durumu öğrenmek üzere vazifelendirdiler.[1]


Ebu Sufyan kaderine razı olmuş, Mekke'nin fethedileceğini önceden sezerek çaresiz bir şekilde mafya babası Muhammed'den Mekke halkı için bağış dilemeye giderken, Muhammed'in tetikçileri tarafından kıskıvrak yakalanır ve Muhammed'in huzuruna getirilir. Muhammed'in baş celladı Ömer, Ebu Sufyan'a dillere destan misafirperverlik örneği sunar;


Ebû Süfyan ve beraberindekiler, bir gece vakti bu vazifeyi yerine getirmek üzere Mekke'den çıktılar. İslâm ordusu karargâhına yaklaştıkları bir sırada mücahidler tarafından yakalandılar. O esnâda Hz. Abbas imdadına yetişmeseydi mücahidler tarafından epeyce hırpalanacaktı.
Hz. Abbas, Ebû Süfyan'ı alıp Peygamber Efendimizin yanına getirdi. Arkasından Hz. Ömer de eli kılıcının kabzasında Huzur-u Saadete girdi ve şu teklifi yaptı:
"Yâ Resûlallah! Allah, Ebû Süfyan'ı akidsiz ve ahidsiz ele geçirmek imkân ve fırsatını verdi. Müsaade buyur da boynunu vurayım."
Hz. Abbas müdahale etti:
"Yâ Resûlallah! Ben, ona emân vermiş bulunuyorum!"
Fakat Hz. Ömer, bu isteğinden vazgeçmedi. Aynı teklifini tekrarlayıp durdu. [2]


Bu ufak tartışmadan sonra Muhammed Abbas'a şöyle der;

"Ey Abbas! Ebû Süfyan'ı konak yerine götür! Sabahleyin yanıma getir"[3]


Sabah olur ve Ebu Sufyan yine Muhammed'in karşısına getirilir. Ebu Sufyan canının derdine düşmüş, çareyi mafya babası Muhammed'e övgüler yağdırmakta bulmuştur. ;


Hz. Abbas, Ebû Süfyan'ı sabahleyin Resûl-i Ekrem Efendimizin yanına getirdi. Resûl-i Ekrem, "Ey Ebû Süfyan! Henüz 'Lâ ilâhe İllallah' diyeceğin vakit gelmedi mi?" diye sordu.
Ebû Süfyan zavallıca bir cevap verdi:
"İyi ama bu kadar putları ne yapayım? Lât ve Uzza'dan nasıl vazgeçeyim?"
Hz. Ömer, Peygamber Efendimizin çadırı arkasında bekliyordu. Ebû Süfyan'ın bu sözlerini duyunca hiddetle, "Duâ et ki, çadırın içindesin. Dışında olsaydın, asla bu sözü söyleyemezdin" diye konuştu.
Ebû Süfyan, "Yâ Ömer! Yazıklar olsun sana! Sen de baban gibi sertsin. Hem sonra ey Hattab'ın oğlu, ben sana gelmiş değilim. Amcamın oğluna gelmişim. Onunla konuşacağım. Bırak da konuşalım" dedi. Peygamber Efendimize hitaben de şöyle dedi:
"Babam, anam sana fedâ olsun! Usluluk ve yumuşak huylulukta, şereflilikte ve akraba hakkını gözetmede senden daha üstünü yoktur."
Sonra bir müddet düşündü durdu. Bu düşünce onu bir nebze olsun hakka yakınlaştırdı. Şu itirafı yapmaktan kendini alamadı:
"Vallahi, sanırım ki, Allah'tan başka ilâh olmasa gerek. Çünkü, Allah'la birlikte başka ilâh da bulunmuş olsaydı, elbette beni zararlardan korur, iyiliklerden de faydalandırırdı."[4]


Ebu Sufyan artık Allah'ın varlığını istemeyerek de olsa kabul etmiştir. Müslümanlar Ebu Sufyan'ın bu zavallı halde İslam'ı kabul edişini ballandıra ballandıra anlatırlar. Onlara göre Ebu Sufyan Ömer'in kılıcını ensesinde hissederek "İslamla şereflenmiştir". Ebu Sufyan artık Muhammed gibi bir mafya babasının ayaklarına düşmüştür. Muhammed ise bu anın tadını doyasıya çıkarmaktadır. Bakınız Muhammed, bir zamanlar ona karşı savaşan müsrikler ordusu kumandanının gururu ile nasıl oynamaktadır;


Peygamber Efendimiz, bu sözlerinden onun "Lâ ilâhe illallah" gerçeğini kabul ettiğine kanaat getirdi. Bu defa da, "Ey Ebû Süfyan! "Muhammedün Resûlullah" diyeceğin zaman daha gelmedi mi?" diye sordu.
Ebû Süfyan bir an durakladı. İçindeki düğümü tam mânâsıyla çözemiyordu. Nereden geldiğini bilmediği bir şüphe vardı içinde. "Yâ Muhammed," dedi, "bunun için bana biraz müddet tanı. Zira, bundan dolayı zihnimde biraz şüphe var."
Bu esnâda Hz. Abbas söze karıştı:
"Ey Ebû Süfyan," dedi, "yazıklar olsun sana! Aklını başına topla! Ne yaptığının farkında mısın? Boynun vurulmadan önce, Müslüman ol! Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resûlü olduğuna şehâdet getir!"
Bunun üzerine Ebû Süfyan şehâdet getirip Müslüman oldu.
[5]


Ebu Sufyan bu olay sonrası "İslamla şereflenir" ve akabinde Muhammed'in politik hedefleri için hizmete başlar. 


İslamla şereflenen bir başka kişi ise Ka'b bin Züheyr'dir. Züheyr dönemin ünlü şairlerinden biri idi. Sürekli Muhammed'i eleştiren şiirler yazmıştır. Mafya babası Scarface Muhammed, akabinde Züheyr için şu sözleri söylemiştir;


"Kim Kâ'b bin Züheyr'e rastgelirse, onu öldürsün! Kanı şu andan itibaren mübah kılınmıştır."[6]


Züheyr'in öz kardeşi Büceyir müslümandı. Buceyir Muhammed'in ne derece tehlikeli bir mafya babası olduğunu bildiği için kardeşini uyarmak için ona bir mektup yazar;


Bu müsaadenin verilmesinden sonra, Kâ'b'ın uğrayacağı âkıbet şüphesiz dehşetli olacaktı. Bunu düşünen kardeşi Büceyr, son bir defa kendisini ikaz edip nasihatta bulunmak üzere bir mektup yazdı. bundan kurtulabilmenin tek çaresinin de ancak, Hz. Resûlullaha gelip af dilemek olduğunu bildirdi.[7]


İslam'ın nurani güzelliğini vücudunun her hücresinde hissetmeye başlayan Züheyr çareyi Mafya babasını ziyaret edip af dilemekte bulur. İslam kaynakları Züheyr'in İslamla şereflenişini şu şekilde anlatır;

Mektubu alan Kâ'b, yerinde duramaz bir hale gelmişti. Âdeta kocaman yeryüzü kendisine dar gelmeye başlamıştı. Her an son nefesini verecekmiş gibi ecel teri döküyordu. Aleyhinde verilen bu karar üzerine, kurtulamayacağını anlamıştı. İki şeyden birini tercih etmek zorundaydı: Ya şirkte devam edecek ve ele geçmemek için köşe bucak kaçacaktı, veyahut Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak sadakât elini uzatıp, o âna kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğunu itiraf edecek ve af dileyecekti.
Ka'b akıllı davranıp ikinci yolu tercih etti. Zaten kardeşinden mektup gelir gelmez de, iç âlemini bir pişmanlık duygusu kaplamıştı.
Uzun mesafeyi kısa zamanda katedip Medine'ye gelen Ka'b, Resûl-i Ekremin huzuruna çıktı. Peygamberimiz, onu şahsen tanımıyordu. Kâ`b, bu durumu akıllıca kullandı. Peygamber Efendimizin, huzurunda diz çöküp mübârek elini tuttuktan sonra zekice şöyle bir teklifte bulundu:
"Kâ'b bin Züheyr, tevbe etmiş ve Müslüman olarak huzuru saadetinize gelmek istiyor. Ben, onu size getirsem, ona emân verir, tevbesini ve Müslümanlığını kabul eder misiniz?
"Kâ'b, şiirleriyle Müslümanları üzmekten vazgeçer ve bundan pişmanlık duyup Müslüman olursa artık Resûl-i Kibriyâ ile arasında bir mesele kalmamış demekti. Nitekim, Resûl-i Ekrem bu teklife, "Evet" cevabı vererek bu kanâatını izhar buyurdu.
Bu cevap üzerine, Ka'b'ın mânâ âlemi birden bire parladı ve elini Hz. Resûlullahın elinden ayırmadan şehâdet getirdi:
"Şehâdet ederim ki, Allah`tan başka ilâh yoktur! Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed Allah`ın Resûlüdür."
Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) ve etrafında bulunan Sahabîler bir anlık bir hayrete kapıldıktan sonra, Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Sen kimsin?" diye sordu.
Kâ'b, "Ben, Kâ'b bin Züheyr'im Yâ Resûlallah" diye cevap verdi.
O sırada Ashabdan biri ortaya atıldı. "Yâ Resûlallah! İzin ver de şu Allah düşmanının boynunu vurayım" dedi.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.), "Bırak onu! O, şu âna kadar içinde bulunduğu durumdan pişmanlık duymuş ve Hakka dönmüş olarak gelmiştir"[8]


İlginçtir ki, Cebrail bile Muhammed'e gelen kişinin aslında Züheyr'in ta kendisi olduğunu bilememiştir. Kaynaklardan açıkça görülmektedir ki bu insanlar hayatlarını kurtarabilmek için müslüman olmuşlardır. İslam dininin temeli yalanlarla doludur. Müslümanlar hayatlarını kurtarabilmek için müslümanlığı seçmiş bu kişilere "islamla şereflendiler" diyerek, ne kadar utanmaz, arlanmaz, gurur ve haysiyet yoksunu olduklarını ispatlarlar.

Diğer bir rivayet ise şöyledir;


Üsame İbnu Zeyd (ra)'i dinledim, diyordu ki: "Resulullah (sav) bizi Huruka'ya gönderdi. Sabah baskını yapıp hezimete uğrattık. Ben ve Ensar'dan biri, Hurukalı bir adama rastladık. Adama galebe çalmıştık, Lailaheillallah dedi. Adam bunu söyler söylemez Ensari savaşmayı bıraktı, ben devam ettim ve mızrağımı saplayıp öldürdüm. Medine'ye geldiğimiz zaman benim yaptığım, Resulullah'ın kulağına ulaşmış. (Beni çağırttı ve) "Ey Usame! Sen, lailaheillallah dedikten sonra adam mı öldürdün?" diye sordu. Ben: "O bunu, canını kurtarmak için söyledi!" dedim. Resulullah (sav): "Sen onu Lailaheillallah dedikten sonra öldürdün mü?" dedi. Bu cümleyi o kadar çok peşpeşe tekrar etti ki, keşke bugünden daha önce müslüman olmasaydım (müslüman olarak böyle bir cinayeti işlememiş olurdum) diye temenni ettim. "[9]


Üstte ki hadiste Hurukalı adam öldürülmemek için "lailaheillallah" diyor ve müslümanlar adamın bu feryadını samimi bulmadıkları için onu oracıkta katlediyorlar. Olay Muhammed tarafından işitildiğinde ise Muhammed adamlarına "Sen onu Lailaheillallah dedikten sonra öldürdün" diyerek azarlıyor. Hadisten çıkan anlam şudur ki, sayet Hurukalı adam "lailaheillallah" demeseydi, öldürülmesi helal olacaktı. Gördüğünüz gibi Muhammed kainatın efendisi olduğu gibi, ayrıca hümanistik anlayışta da rakip tanımaz bir kişilikti. Hadis ayrıca Müslümanların savunmasız kişileri hiç acımadan öldürdüklerinide doğrulamaktadır.

Mevzu bahis "hoşgörü" olduğunda, tarihte ki hiç bir insan kainatın efendisinin eline su dökemez. Bakınız Muhammed efendi, Haris bin Ka'boğullarını nasıl İslam'a davet etmiştir;


Resûlullah'ın Halid bin Velid'e emri şöyleydi:"Onları üç gün İslâma dâvet et, icâbet ederlerse, gerekeni yap. Şayet icabet etmekten kaçınırlarsa onlarla savaş!" [10]


Hoşgörü ve barışta şampiyonluğu hiç kimseye kaptırmayan Muhammed efendi, ayrıca iş fidye ve şantajcılığa geldiğinde de rakip tanımazdı. Bakınız Muhammed, Malik denen zavalli adamın karısını ve çocuklarını ona karşı nasıl bir yem gibi kullanmaktadır;


Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Ona haber veriniz ki, eğer Müslüman olur, yanıma gelirse, kendisine ev halkını ve malını geri verir, Ayrıca da yüz deve ihsan ederim."
Heyet, haberi kendisine götürünce Mâlik, çıkıp Hz. Resûlullahın huzuruna gelerek Müslüman oldu. Resûl-i Ekrem vaad ettiği şekilde kendisine ev halkını, malını teslim etti, hem de yüz deve ihsanda bulundu.Resûl-i Kibriyâ Efendimiz yüz deve ihsanından başka, düne kadar en şiddetli düşman olan Mâlik bin Avf'ı, kabilesinden Müslüman olanlar üzerine vâli tayin ederek taltif etti.[11]


İslam tarihi iste böyle İslamla şereflenmiş kişiler ve kabilelerle doludur. Bu durumda bana düşen görev siz okuyuculara gerçekleri göstermek, size düşen görev ise herşeyden şüphe etmektir. Benim yazılarım dahil, herşeyden şüphe edin. Şayet bu yazıda kullandığım hadislerde bir çarpıtma yapmış isem yüzüme vurun. Beni yalancılıkla suçlayın. Sorular sorun. İnanmayın, kendiniz araştırın. Kendi ışığınızı kendiniz bulun..

Saygılar..



Kaynaklar
[1] Sîre, 4:42; Tabakât, 2:135; Taberî, 3:114.
[2] Sîre, 4:45; Taberî, 3:116.
[3] Taberî, 3:116
[4] Sîre, 4:46; Taberî, 3:116; İnsanü'l-Uyûn, 3:18.
[5] Sîre, 4:45-46; Taberî, 3:116; İnsanü'l-Uyûn, 3:18-19.
[6] İbn-i Kesîr, Sîre, 3:705; Mevahibü`l-Ledünniye, 1:221.
[7] Sîre, 4:144; Ibn-i Kesîr, 3:699.
[8] Sîre, 4:146-147; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:700-705; Uyunü`l-Eser, 2:209-212
[9] Buhari, Diyat 2; Müslim, İman 158, (96); Ebu Davud, Cihad 104, (2643)
[10] İbni Hişâm, Sîre, 4:239; İbni Sa`d, Tabakât, 1:339
[11] Sîre, 4:133; Taberî, 3:135 ,Sîre, 4:134; Taberî, 3:136.

 
 
 
Haftanın Sorusu
 İslam Barış Diniyse
Neden Dinden Çıkanın
Kafası Kesilir ?
  
    YANITLAMAK İÇİN                    TIKLAYIN
Üye Menüsü
Bize Yazın....
Haber Ekle
WebLink Ekle
Öğelerimi Kontrol Et
Çıkış
Anket
 YAKINDA ANKET BÖLÜMÜ AÇILACAKTIR.
 
 
Hava Durumu
 
 
BOŞ
 
Webdesign www.webmedie.dk By Google  Hjemmeside af www.webmedie.dk


Bugün 12 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol